davetsizce

listen to the pronunciation of davetsizce
التركية - الإنجليزية
intrusively
In an intrusive manner; by intrusion
in an intrusive manner, invasively, in an interfering manner
davet
summons
davet
invitation

President Lincoln accepted the invitation. - Başkan Lincoln daveti kabul etti.

I had to decline the invitation because I was ill. - Hasta olduğum için daveti geri çevirmek zorunda kaldım.

davet
citation
davet
call on
davet
call

You should've called her. - Onu davet etmeliydin.

I called you, on the one hand to invite you out to eat, and on the other to tell you my son is going to get married. - Bir taraftan seni yemeğe davet etmek için, diğer taraftan sana oğlumun evleneceğini söylemek için seni aradım.

davet
monition
davet
convocation
davet
invite to
davet
invited to
davet
{i} party

I go to any party I am invited to. - Davet edildiğim herhangi bir partiye giderim.

We invited him to the dinner party. - Biz onu akşam yemeği partisine davet ettik.

davet
invitation, call; party, feast; summons
davet
challenge

Tom accepted Mary's challenge to a tennis match. - Tom Mary'nin bir tenis maçına davetini kabul etti.

I challenged Tom to a race. - Tom'u bir yarışa davet ettim.

davet
vocation
davet
calling
davet
party, (an) entertainment
davet
entertainment
davet
bid

The corporation invited bids for the construction project. - yolsuzluk, inşaat-yapı projesi için fiyat teklifine davet etti

davet
solicit
التركية - التركية

تعريف davetsizce في التركية التركية القاموس.

Davet
(Osmanlı Dönemi) DİABE
Dâvet
(Osmanlı Dönemi) HEBHEBE
Dâvet
(Osmanlı Dönemi) DIAYET
davet
Yemekli toplantı: "Nevin'in her aklına estikçe yaptığı davetlerden biriydi."- P. Safa
davet
Yemekli toplantı
davet
Çağrı, çağırma
dâvet
(Osmanlı Dönemi) çağırma, duâ,. çağrı
davetsizce
المفضلات