davetkâr

listen to the pronunciation of davetkâr
التركية - الإنجليزية
inviting

His wife liked inviting guests. - Karısı davetkar konukları severdi.

That pool really looks inviting. - O havuz gerçekten davetkar görünüyor.

inviting (behavior, look, etc.)
inviting, come-hither
come-hither
welcoming

Mary has a very welcoming smile. - Mary'nin çok davetkar bir tebessümü var.

You have a very welcoming smile. - Senin çok davetkar bir tebessümün var.

davetkâr bakış
come on
davetkâr bakış
come hither look
davetkâr bakışlar
bedroom eyes

You have bedroom eyes. - Davetkar bakışların var.

davetkâr konuşma
solicitation
davetkâr konuşmak
(fahişe) solicit
التركية - التركية
Çekici, cazibeli
Çağıran, davet eden (bakış, davranış vb.): "Yanımdan geçerken bir tuhaf baktı / Arzulu ve davetkârdı mutlak."- B. Necatigil. Çekici, cazibeli: "Vapur, pırıl pırıl ışıklarıyla gündüzkünden bir kat daha davetkârdı."- Y. K. Karaosmanoğlu
Çağıran, davet eden
davetkâr
المفضلات