You ought to have invited him, but you didn't.
- Onu davet etmeliydin fakat etmedin.
I plan to invite a lot of guests to the opening ceremony.
- Açılış törenine çok misafir davet etmeyi planlıyorum.
I cannot go to the party, but thank you for inviting me all the same.
- Partiye gidemem, yine de beni davet ettiğin için teşekkür ederim.
I could kick myself for not inviting Tom and Mary to my party.
- Tom'u ve Mary'yi partime davet etmediğim için kendime sitem edebilirdim.