Yarasalar genelde karanlıkta uçar.
- Bats usually fly in the dark.
O karanlıktan çok korkar.
- He is terrified of the dark.
O koyu mavi bir eşarp taktı.
- She wore a dark blue scarf.
O her zaman koyu giysiler giyer.
- He always wears dark clothes.
O karanlıktan çok korkar.
- She is terrified of the dark.
O karanlıktan çok korkar.
- He is terrified of the dark.
Tom'un arkasından karanlık bir gölge geçti.
- A dark shadow passed behind Tom.
Karanlığı boşa çıkaran ışık da gölgeler yaratır.
- The light that casts away the darkness also creates shadows.
Tom her zaman siyah giyer ya da bir diğer koyu renk.
- Tom always dresses in black or some other dark color.
Tom koyu renkleri giymeyi seviyor.
- Tom likes to wear dark colors.
Bu akşam hava kararmadan önce evde olmak zorundayım.
- I have to be home tonight before it gets dark.
Tom karanlıkta akşam yemeği yedi.
- Tom ate dinner in the dark.
Onun gizli bir sırrı var.
- He has a dark secret.
Tom Mary'ye en gizli sırrını fısıldadı.
- Tom whispered his darkest secret to Mary.
Eğer o çok mutluysa, romanları neden bu kadar kasvetli?
- If he's such a happy person, why are his novels so dark?
Karanlıkta loş bir ışık gördük.
- We saw a dim light in the darkness.
O karanlıktan çok korkar.
- He is terrified of the dark.
O, karanlıktan çok korkar.
- She is very afraid of the dark.
Su soğuk ve bulanıktı.
- The water was cold and dark.
Hava karardı, ve daha da kötüsü, yolumuzu kaybettik.
- It grew dark, and what was worse, we lost our way.
Hava karardı ve daha da kötüsü yağmur yağmaya başladı.
- It got dark, and what was worse, it began to rain.
Tom esmer ve yakışıklıdır.
- Tom is dark and handsome.
O esmer ve yakışıklı.
- He's dark and handsome.
Her skin grew dark with a suntan.
The Great Depression was a dark time.
The ending of this book is rather dark.
The lawyer was left in the dark as to why the jury was dismissed.
It was after dark before we got to playing baseball.