Onunla konuşmaya asla cesaret etmedim.
- I have never dared to speak to her.
Emirlerime itaat etmemeye cesaret etti.
- He dared not to obey my order.
Tom onu yapmam için cesaretlendirdi.
- Tom dared me to do it.
Tom'u Mary'yi öpmesi için cesaretlendirdim.
- I dared Tom to kiss Mary.
O, şöhrete kavuşmaya cesaret edemiyor.
- He doesn't dare to reach for fame.
Tom, Bayan White'a gerçeği söylemeye cesaret edemedi.
- Tom dares not tell Mrs. White the truth.
... we have messengers from heavens in the sky?" Well, one man dared to penetrate the secrets ...