Tom is hard up for money.
- Tom'un para için eli darda.
He is hard up for money.
- Onun para için eli darda.
I felt an uncomfortable tightness in my chest.
- Göğsümde tatsız bir daralma hissettim.
These shoes are too tight. They hurt.
- Bu ayakkabılar çok dar. Acıtıyorlar.
In my village, there is a small, narrow footbridge over a brook.
- Benim köyümde, bir dere üzerinde küçük, dar bir yaya köprüsü vardır.
The tropical rainforests, located in a narrow region near the equator, are disappearing so fast that by the year 2000 eighty percent of them may be gone.
- Ekvatora yakın dar bir bölgede bulunan,tropik yağmur ormanları o kadar hızlı yok oluyorlar ki 2000 yılına kadar onların yüzde sekseni gitmiş olabilir.
You'll never find the way back home, through narrow streets of cobblestone.
- Arnavut kaldırımlı dar sokaklarda, eve geri dönüş yolunu asla bulmayacaksın.
Living in a cluttered home is very stressful.
- Darmadağın bir evde yaşamak çok streslidir.
The street in front of my house is pretty narrow.
- Evimin önündeki sokak oldukça dar.
The street behind my house is too narrow for delivery trucks.
- Evimin arkasındaki sokak, dağıtım kamyonları için çok dar.
The tropical rainforests, located in a narrow region near the equator, are disappearing so fast that by the year 2000 eighty percent of them may be gone.
- Ekvatora yakın dar bir bölgede bulunan,tropik yağmur ormanları o kadar hızlı yok oluyorlar ki 2000 yılına kadar onların yüzde sekseni gitmiş olabilir.
The cervix is the lower, narrower part of the uterus.
- Serviks rahmin daha alt, daha dar parçasıdır.
This sidewalk is a lot narrower than the one across the road.
- Bu kaldırım caddenin karşısındakinden daha dar.
Layla is a really dogmatic and close-minded person.
- Leyla gerçekten dogmatik ve dar görüşlü bir kişidir.
Layla is a close-minded arrogant person.
- Leyla dar görüşlü, kibirli bir kişidir.
Possible side effects include blurred vision and shortness of breath.
- Olası yan etkiler arasında bulanık görme ve nefes darlığı bulunmaktadır.
I've been short of breath lately.
- Son zamanlarda nefesim daralıyor.
The straits were too narrow for the cruise ship.
- Geçitler yolcu gemisi için çok dardı.
At this point the sea narrows into a strait.
- Bu noktada, deniz bir boğaz içinde daralır.