تعريف dangerous في الإنجليزية التركية القاموس.
- tehlikeli
Tufts, dünyanın en tehlikeli üniversitesidir.
- Tufts is the most dangerous university in the world.
Radyoaktif maddeler tehlikelidir.
- Radioactive matter is dangerous.
- çekinceli
- {s} riskli
Bu riskli deneye katılmak ister misin?
- Do you like taking part in this dangerous experiment?
Bu riskli ve tehlikeli.
- This is risky and dangerous.
- dangerously tehlikeli bir şekilde
- karanlık
Karanlıktan sonra Park Caddesi'nde yalnız yürümenin tehlikeli olduğunu duydum.
- I've heard that it's dangerous to be walking alone on Park Street after dark.
- danger
- tehlike
Radyoaktif maddeler tehlikelidir.
- Radioactive matter is dangerous.
Bazen büyükanneler, KGB'den daha tehlikelidir.
- Sometimes, Grandma is more dangerous than the KGB.
- dangerous undertaking
- tehlikeli teşebbüs
- dangerous voltage
- tehlikeli gerilim
- dangerous left hand bend
- sola tehlikeli viraj
- dangerous play
- tehlikeli oyun
- dangerous bend
- tehlikeli dönüş
- dangerous bend
- tehlikeli viraj
- dangerous cargo
- (Askeri) TEHLİKELİ YÜK: Tehlikeli olmaları nedeniyle nakliyesi özel kaidelere bağlı olan yük. Bknz. "cargo", "cargo classification"
- dangerous contact animal
- teması tehlikeli hayvan
- dangerous curve
- tehlikeli viraj
- dangerous drugs act
- (Tıp) Alışkanık yapan bazı belirli ilaçların imalatını, satışını, reçeteye yazılmasını ve dağıtımını kontrol altında tutabilmek amacıyla hazırlanan anlaşma
- dangerous flow path
- tehlikeli akım çizgisi
- dangerous place
- tehlikeli yer
- dangerous preparations
- tehlikeli müstahzarlar
- dangerous substances
- (Avrupa Birliği) tehlikeli maddeler
- dangerous ultraviolet
- (Çevre) tehlikeli ultraviyole
- dangerous ultraviolet
- tehlikeli ultraviyole (morötesi)
- dangerous water
- tehlikeli su
- dangerous wreck
- (Askeri) tehlikeli batık
- dangerous wreck
- (Askeri) tehlikeli gemi enkazı
- danger
- {i} tehdit
Hem erkekleri hem de kadınları tehdit eden tehlikeler vardır.
- There are dangers that threaten both men and women.
- danger
- (Askeri) TEHLİKE: Atış desteği için müracaatta dost kuvvetlerin hedefe 600 ila 1500 m. mesafede olduğunu belirtir bilgi
- be dangerous
- tehlikeli olmak
- danger
- out of danger tehlikeyi atlatmış
- danger
- risk
Tehlikeli yolculukta hayatlarını riske attılar.
- They risked their lives on the dangerous trip.
Bu riskli ve tehlikeli.
- This is risky and dangerous.
- danger
- korku
Biz korkunç bir tehlike içindeyiz.
- We are all in terrible danger.
Tom korkunç tehlikede.
- Tom is in horrible danger.
- danger
- tehlikeli
Tufts, dünyanın en tehlikeli üniversitesidir.
- Tufts is the most dangerous university in the world.
GDO'lu ürünler insan hayatı için tehlikelidir.
- Products with GMO are dangerous to human life.
- extremely dangerous goods
- (Ticaret) olağanüstü tehlikeli mal
- dangerously
- tehlikeli bir şekilde
Tehlikeli bir şekilde yaşamaktan hoşlanıyorsun.
- You do like living dangerously.
Tehlikeli bir şekilde yaşamaktan zevk alır mısın?
- Do you enjoy living dangerously?
- danger
- muhatara in danger tehlikede
- full of danger
- tehlike dolu
- mischievous; harmful; dangerous
- yaramaz; zararlı, tehlikeli
- more dangerous
- daha tehlikeli
- the most dangerous
- en tehlikeli
- are there sharks or other dangerous creatures in these waters
- bu sularda köpekbalığı ya da tehlikeli balıklar var mı
- carriage of dangerous goods
- (Otomotiv) tehlikeli madde taşıma
- danger
- varta
- dangerously
- z. tehlikeli bir şekilde
- international maritime dangerous goods (UN)
- (Askeri) uluslar arası denizcilik tehlikeli malları (Birleşmiş Milletler (UN))
- is it dangerous
- tehlikeli mi
- it may be dangerous
- tehlikeli olabilir
- practice dangerous to crypto security
- (Askeri) KRİPTO EMNİYETİ İÇİN TEHLİKELİ TATBİKAT: Kripto güvenliğinde, ilgili makamlara bildirilmesi gereken bir güvenliği ihlal hareketi. Böyle bir durum; aynı Kripto sistemini ilgilendiren diğer yanlış uygulamalarla birlikte, kripto sisteminin güvenliği üzerinde önemli derecede kötü bir etki yaratabilir
- seepage of dangerous extent
- tehlikeli boyutta sızma