damlalar

listen to the pronunciation of damlalar
التركية - الإنجليزية
drops

Drops of water glistened on the leaves of the tree after the brief downpour. - Kısa bir sağanaktan sonra su damlaları ağaç yapraklarında parlıyordu

All of a sudden, large drops of rain began falling from the dark sky. - Ansızın büyük yağmur damlaları karanlık gökyüzünden düşmeye başladı.

droppings
damla
drop

No matter how much you hurry your effort is just a drop in the bucket. - Ne kadar acele edersen et, çaban sadece kovada bir damla.

We have not had a single drop of rain for two weeks. - Bizim iki hafta boyunca tek bir damla yağmurumuz olmadı.

damlalar oluşturan
guttiferous
damla
{i} glob
damla
{i} drops

I should have taken my eye drops with me. - Göz damlamı yanımda getirmeliydim.

Only a few drops of rain have fallen. - Sadece birkaç damla yağmur düştü.

damla
splash

A raindrop splashed on her cheek. - Bir yağmur damlası onu yanağına sıçradı.

damla
trickle

A trickle of blood ran down his neck. - Onun boynundan bir damla kan aktı.

damla
globule
damla
bit
damla
dram
damla
nip
damla
tot
damla
medicine dropper
damla
very small quantity
damla
(Tıp) corpuscle
damla
spot
damla
(Biyokimya) dropwise
damla
(Gıda) droplet

Droplets are falling on my laptop computer. - Damlacıklar dizüstü bilgisayarımın üstüne düşüyorlar.

The hunter unexpectedly found fresh blood droplets in the snow. - Avcı beklenmedik bir şekilde karda taze kan damlacıkları buldu.

damla
{i} dripping

Please turn off the tap. The dripping gets on my nerves. - Lütfen musluğu kapatın. Damlama sinirlerimi bozuyor.

Layla noticed blood dripping from the steering wheel of Sami's car. - Leyla, Sami'nin arabasının direksiyon simidinden damlayan kanı fark etti.

damla
drip

The dripping ice cream dirtied his pants. - Damlayan dondurma,onun pantolonunu kirletmiş.

Constant dripping wears away a stone. - Damlayan su taşı deler.

damla
bead
damla
dribble
damla
droppings
damla
to drop
damla
eye drop

I should have taken my eye drops with me. - Göz damlamı yanımda getirmeliydim.

After eye surgery, George put in eye drops every fifteen minutes. - Göz ameliyatından sonra, George her on beş dakikada bir göz damlası kullanır.

damla
drop by

Drop by drop, the lake fills. - Damlaya damlaya göl olur.

Drop by drop, the water can conglomerate into a lake. - Damlaya damlaya göl olur.

Damla
(isim) Water drop
Damla
(Anatomi) gutta
damla
suspicion
damla
blob
damla
drop-shaped, pear-shaped
damla
(Konuşma Dili) heart attack
damla
minim
damla
dribblet
damla
drop, drip, bead, globule; medicine dropper; gout; very small quantity, bit
damla
pharm. drops: burun damlası nose drops
damla
drachm
damla
driblet
damla
gout
التركية - التركية

تعريف damlalar في التركية التركية القاموس.

damla
Yuvarlak biçimde, çok küçük miktarda sıvı: "Elime bir damla yağmur düştü."- H. E. Adıvar
Damla
katre
damla
Kalbe inen inme, felç
damla
Kalbe inen inme; felç
damla
Belli miktarlarda akıtılarak kullanılan ilaç
damla
Kalbe inen inme, felç. Çok az miktar: "Keyfin damlası karıştığı zaman, hak hak olmaktan, adalet adalet olmaktan çıkar."- F. R. Atay
damla
Aniden kalbe gelen inme
damla
Damlalıkla kullanılan ilaç
damla
Damla biçiminde olan (ziynet)
damla
Yuvarlak biçimde, çok küçük miktarda sıvı
damla
Çok az miktar
damlalar
المفضلات