A jug fills drop by drop.
- Bir sürahi damla damla doldurur.
Do you have cough drops?
- Öksürük damlan var mı?
No matter how much you hurry your effort is just a drop in the bucket.
- Ne kadar acele edersen et, çaban sadece kovada bir damla.
A raindrop splashed on her cheek.
- Bir yağmur damlası onu yanağına sıçradı.
A trickle of blood ran down his neck.
- Onun boynundan bir damla kan aktı.
Droplets are falling on my laptop computer.
- Damlacıklar dizüstü bilgisayarımın üstüne düşüyorlar.
The hunter unexpectedly found fresh blood droplets in the snow.
- Avcı beklenmedik bir şekilde karda taze kan damlacıkları buldu.
Only a few drops of rain have fallen.
- Sadece birkaç damla yağmur düştü.
Do you have cough drops?
- Öksürük damlan var mı?