dalsız

listen to the pronunciation of dalsız
التركية - الإنجليزية
branchless
{a} having no branches, naked, barren
having no branches
Without branches, continuing in a single path or piece. Without divergence
{s} without branches
Destitute of branches or shoots; without any valuable product; barren; naked
dal
branch

The lamp was suspended from the branch of a tree. - Lamba bir ağacın dalından askıya alındı ​​.

Patty was so short that she couldn't reach the branch. - Patty o kadar kısaydı ki dala yetişemedi.

dal
{f} dive

Bill dived into the river to save the drowning child. - Bill boğulan çocuğu kurtarmak için nehre daldı.

I want to dive into the river. - Nehre dalmak istiyorum.

dal
offshoot
dal
twig

He cut a twig from the tree with his knife. - O bıçak ile ağaçtan ince bir dal kesti.

I heard a twig crack. - Bir dal çatırtısı duydum.

dal
phylum
dal
outgrowth
dal
(Bilgisayar) axis
dal
(İnşaat) dendrite
dal
department
dal
(Tıp) division
dal
section
dal
ramus
dal
{i} branching
dal
{f} duck

Why don't we duck back inside? - Niçin içeri dalmıyoruz?

dal
embranchment
dal
posterior
dal
{f} dived

Pat stripped off his clothes and dived in. - Pat elbiselerini çıkardı ve içeri daldı

She dived into the swimming pool. - Yüzme havuzuna daldı.

dal
back

Tom fell back to sleep. - Tom tekrar uykuya daldı.

Why don't we duck back inside? - Niçin içeri dalmıyoruz?

dal
diving

I get a kick from diving. - Ben dalmaktan heyecan duyuyorum.

Tom enjoys skydiving and scuba diving. - Tom gökyüzü dalışını ve aletli dalışı seviyor.

dal
sprigs
dal
branching out
dal
subsection
dal
ramification
dal
bough

Mary bought Tom a copy of How to Win Friends and Influence People, by Dale Carnegie. - Mary Tom'a Dale Carnegie tarafından yazılmış Nasıl dost kazanılır ve insanları nasıl etkilersin'in bir kopyasını satın aldı.

It is about time we bought a new microwave oven. - Yeni bir mikro dalga fırın almamızın zamanı geldi de geçti.

dal
offset
dal
naked, bare, uncovered (used only in compounds)
dal
branch, bough, offshoot; branch, subdivision
dal
(ince) twig
dal
arm

The baby was sound asleep in her mother's arms. - Bebek annesinin kucağında uykuya dalmıştı.

dal
lap

I fell asleep with my laptop on. - Laptopum açıkken uykuya daldım.

dal
gatecrash
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف dalsız في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

dal
alternative spelling of dahl
Dal
dal
Dal
-dal
dal
Dedicated Access Line A non-switched circuit from the customer to a carrier
dal
of Cajanus Indicus
dal
Dedicated Access Line
dal
A group of persons
dal
From the," "by the "
dal
Dedicated access line An analog special-access line that runs from a caller's own equipment directly to a long distance company's switch or POP Usually provided by a local telephone company The line may go through the local telco central office, but the local telco does not switch calls on this line
dal
This is the Indian term for all varieties of dried beans, split peas, and lentils There are many different varieties of dal, all of which have a specific use in Indian cooking
dal
Split pulse, esp
dal
defended asset list; A ranked listing of facilities, forces, and national political items that require protection from attack or hostile surveillance The list is compiled from federal departments and agencies, unified and specified commands, and the armed services to ensure national security emergency preparedness functions
dal
1 Dedicated Access Line 2 See Data Access Language
dal
a metric unit of volume or capacity equal to 10 liters
dal
from dail, a field The English equivalent is 'dale'
dal
[From Hindi /dal/ ] diagonal, incline -- something arranged obliquely or slanted
dal
Dal is an Indian dish made from pulses such as chick peas or lentils. Variant of dahl. decaliter
dal
General Data Access Library
dal
(pl Dallim), "the Poor" or "the Meek", related to "'Ani" above and "Ebion" below
التركية - التركية
Dalı olmayan
DAL
(Osmanlı Dönemi) Şaşkın
DAL
(Osmanlı Dönemi) Yaban sediri denen bir ot
DAL
(Osmanlı Dönemi) (L) Kur'ân ve imân yolundan sapan. Dalâlete giden, azan
DAL
(Osmanlı Dönemi) Azdırıcı, sapkın
DAL
(Hukuk) Davet eden, sebep olan
Dal
şube
Dal
budak
dal
Boyun, ense, omuz
dal
Ağacın gövdesinden ayrılan kollardan her biri
dal
Zaman belirten kelimelerin başına getirildiğinde kelimenin anlamını güçlendirir
dal
Arka
dal
Çıplak, yalın
dal
Boyun, ense; omuz
dal
Arka, sırt
dal
Yaban sediri
dal
Omuz, omuz başı
dal
Kol. Omuz: "Belikler dalına dökülür gelir / İnce bel üstüne sal ala gözlüm."- Halk türküsü
dal
Kol
dal
Canlıların bölümlenmesinde, sınıfların bir araya gelmesiyle oluşan birlik, şube
dal
Ağacın gövdesinden ayrılan kollardan her biri: "Cılız dallar, yeşili fersiz, tırnak kadar yapraklar!"- T. Buğra
dal
çıplak
dal
Kol, bölüm
dal
Boyun, ense. Çıplak, yalın
الإنجليزية - التركية

تعريف dalsız في الإنجليزية التركية القاموس.

DAL
(Askeri) savunulan malzeme listesi (defended asset list)
dalsız
المفضلات