The picture I drew depicts a face with wavy lips.
- Benim çizdiğim resim dalgalı dudakları olan bir yüzü gösteriyor.
Tom has wavy brown hair.
- Tom'un dalgalı kahverengi saçı var.
The ocean was choppy because of the storm.
- Okyanus fırtına yüzünden dalgalıydı.
The sea is pretty rough today.
- Deniz bugün oldukça dalgalı.
The little boat bobbed on the rough sea.
- Tekne dalgalı denizde şiddetle sallandı.
I sit in front of a computer screen all day, so I get pretty heavily bombarded by electro-magnetic waves.
- Ben bütün gün bilgisayar ekranı önünde otururum, bu yüzden elektro-manyetik dalgalar tarafından oldukça şiddetli şekilde bombardıman edilirim.
He listens to a short wave radio station.
- O bir kısa dalga radyo istasyonu dinliyor.
I like the waves of the Black Sea.
- Karadeniz'in dalgalarını severim.
The sea's waves have made me hear her poem.
- Denizin dalgaları bana onu şiirini dinletti.