She advised him to be punctual.
- O ona dakik olmasını tavsiye etti.
Can't you ever be punctual? I have been waiting here for one hour.
- Hiç dakik olamaz mısın? Bir saattir burada bekliyorum.
An Englishman, a Belgian and a Dutchman enter a pub and sit down at the counter. Says the barkeeper, Wait a minute, is this a joke or what?
- İngiliz, Belçikalı ve Hollandalı bir meyhaneye girer ve tezgahta otururlar. Barmen söyler, Bir dakika bekleyin, bu bir şaka mı ne?
The bus will arrive at the station in fifteen minutes.
- Otobüs on beş dakika içinde istasyona gelecek.
You have exactly thirteen minutes to finish this.
- Bunu bitirmek için tam olarak on üç dakikan var.
Tom was exactly twelve minutes late.
- Tom tam olarak on iki dakika geç kalmıştı.
She doesn't like unpunctual people.
- O, dakik olmayan insanları sevmez.