dakik

listen to the pronunciation of dakik
التركية - الإنجليزية
punctual

She advised him to be punctual. - O ona dakik olmasını tavsiye etti.

Can't you ever be punctual? I have been waiting here for one hour. - Hiç dakik olamaz mısın? Bir saattir burada bekliyorum.

rigorous
prompt
precise
minute

An Englishman, a Belgian and a Dutchman enter a pub and sit down at the counter. Says the barkeeper, Wait a minute, is this a joke or what? - İngiliz, Belçikalı ve Hollandalı bir meyhaneye girer ve tezgahta otururlar. Barmen söyler, Bir dakika bekleyin, bu bir şaka mı ne?

The bus will arrive at the station in fifteen minutes. - Otobüs on beş dakika içinde istasyona gelecek.

refined
precise, exact (person, tool)
exact

You have exactly thirteen minutes to finish this. - Bunu bitirmek için tam olarak on üç dakikan var.

Tom was exactly twelve minutes late. - Tom tam olarak on iki dakika geç kalmıştı.

punctual, exact; minute, accurate, precise
1.requiring precision, delicate (piece of work)
nice
accurate
punctional
precision
scrupulous
dakik (saat)
precise
dakik olmak
cross one's T's
dakik olarak
prompt
dakik olmayan
unpunctual

She doesn't like unpunctual people. - O, dakik olmayan insanları sevmez.

التركية - التركية
Zamanı kullanmada çok dikkatli olan, her şeyi zamanında yapmaya özen gösteren
Düzenli işleyen
(Osmanlı Dönemi) ince ve derin
DAKİK
(Osmanlı Dönemi) (Ekseri mânevi mânalar için) Pek ince. Nâzik. Ufak
dakik
المفضلات