dağlanmak

listen to the pronunciation of dağlanmak
التركية - الإنجليزية
to be branded (with a hot iron)
to be cauterized
to be burned (by sun, wind, heat, cold, or a hot taste)
(for one's feelings) to be wounded
dağ
mountain

Did you know that some foxes lived on this mountain? - Bazı tilkilerin bu dağda yaşadığını biliyor muydun?

We'd like to climb that mountain. - Şu dağa tırmanmak istiyoruz.

dağ
{i} mount

Mount Everest is the world's highest peak. - Everest dağı dünyanın en yüksek tepesidir.

Did you know that some foxes lived on this mountain? - Bazı tilkilerin bu dağda yaşadığını biliyor muydun?

dağ
mark
dağ
med. sear (produced by cauterization)
dağ
grief, anguish
dağ
mountain; heap, mound
dağ
brand (made by a hot iron)
dağ
montane
dağ
mons

A huge monster is coming down the mountain. - Kocaman bir canavar dağdan aşağıya iniyor.

A monster lay on a rock near the top of the mountain. - Bir canavar dağın zirvesine yakın bir kayanın üzerinde yatıyordu.

dağ
brand
التركية - التركية
Dağlama işine konu olmak
Dağ
(Osmanlı Dönemi) SÜDD
Dağ
(Osmanlı Dönemi) NAIT
Dağ
kuh
Dağ
(Hukuk) CEBEL
Dağ
(Osmanlı Dönemi) TUR
dağ
Kızgın bir demirle vurulan damga, nişan. İyileştirmek için vücudun hastalıklı bölümünde kızgın bir araçla yapılan yanık
dağ
Büyük üzüntü, acı
dağ
İyileştirmek için vücudun hastalıklı bölümünde kızgın bir araçla yapılan yanık
dağ
Yer kabuğunun çıkıntılı, yüksek, eğimli yamaçlarıyla çevresine hâkim ve oldukça geniş bir alana yayılan bölümlerine verilen ad
dağ
Kızgın bir demirle vurulan damga, nişan
dağ
Büyük üzüntü, acı: "Dağda bağın var, yüreğinde dağın var."- Atasözü
dağlanma
Dağlanmak işi
dağlanmak
المفضلات