The teacher distributed the question papers.
- Öğretmen sınav kağıtlarını dağıttı.
New blankets were distributed to the poor.
- Yeni battaniyeler yoksullara dağıtıldı.
New blankets were distributed to the poor.
- Yeni battaniyeler yoksullara dağıtıldı.
He distributed his land among his sons.
- O, arazisini oğulları arasında dağıttı.
Tom dealt five cards to each player.
- Tom her oyuncuya beş kart dağıttı.
Pierre dealt cards to all the players.
- Pierre tüm oyunculara kartları dağıttı.
Don't distract me while I am studying.
- Ben çalışırken dikkatimi dağıtmayın.
Don't let Tom distract you.
- Tom'un dikkatini dağıtmasına izin verme.
Dear Brothers and Sisters, Jesus Christ is risen! Love has triumphed over hatred, life has conquered death, light has dispelled the darkness!
- Sevgili kardeşlerim, Hazreti İsa yükseldi! Sevgi nefret üzerinde zafer kazandı, hayat ölümü ele geçirdi, ışık karanlığı dağıttı.
The sudden noise scattered the birds.
- Ani ses kuşları dağıttı.
Sami scattered Layla's body parts around the city.
- Sami, Leyla'nın ceset parçalarını şehir çevresine dağıttı.
The Red Cross dispensed food and medical supplies to the victims.
- Kızıl Haç kurbanlara yiyecek ve tıbbi malzemeler dağıttı.
I was distracted by those protesters outside.
- Benim dışarıda bu protestocular tarafından dikkatim dağıtıldı.
While she distracted Tom, her boyfriend stole his wallet.
- O, Tom'un dikkatini dağıtırken onun erkek arkadaşı onun cüzdanını çaldı.
The sudden noise scattered the birds.
- Ani ses kuşları dağıttı.
Sami scattered Layla's body parts around the city.
- Sami, Leyla'nın ceset parçalarını şehir çevresine dağıttı.
The rescue workers are going to hand out supplies to the victims of the earthquake.
- Kurtarma ekipleri depremin kurbanlarına malzeme dağıtacak.
I didn't hand out anything.
- Herhangi bir şey dağıtmadım.
This refrigerator has an integrated ice and water dispenser.
- Bu buzdolabının entegre buz ve su dağıtıcısı vardır.
I guess I've reached the age where I have to dispense advice to my underlings.
- Sanırım astlarıma öğüt dağıtmak zorunda olduğum yaşa ulaştım.
The police dispersed the crowd.
- Polisler kalabalığı dağıttı.
The police dispersed the crowd.
- Polisler kalabalığı dağıttı.