I was obliged to go out yesterday.
- Dün dışarı çıkmak zorunda kaldım.
Would you like to go out to have a drink somewhere?
- Bir yerde içki içmek için dışarı çıkmak ister misiniz?
She went out without saying good-bye.
- Hoşça kal demeden dışarı çıktı.
He neither spoke nor wept, but went out in silence.
- O, ne konuştu nede ağladı, sessizce dışarı çıktı.
Sami wanted to move out.
- Sami dışarı çıkmak istiyordu.
I'm afraid he's just gone out.
- Maalesef o az önce dışarı çıktı.
He has gone out for a walk.
- O bir yürüyüş için dışarı çıktı.