dışına

listen to the pronunciation of dışına
التركية - الإنجليزية
outside

You're not allowed outside this room. - Bu odanın dışına çıkamazsın.

One day I'll want to fly outside the country. - Bir gün ülke dışına uçmak isteyeceğim.

exo
out of

Tom is moving out of town at the end of this month. - Tom bu ayın sonunda kasabanın dışına taşınıyor.

He was seen going out of the house. - O, evin dışına giderken görüldü.

dış
exterior
dış
external

That politician is well versed in internal and external conditions. - O politikacı iç ve dış koşullarda deneyimlidir.

Speech is external thought, and thought internal speech. - Konuşma dış düşünce ve düşünce iç konuşmadır.

dış
outer

Between the inner and outer planets is an asteroid belt. - İç ve dış gezegenler arasında bir asteroit kuşağı vardır.

The outer part of the ear is made of cartilage. - Kulağın dış tarafı kıkırdaktan yapılmıştır.

dışına dönmek
turn out
dışına çıkarmak
take something outside
dışına taşmak
overflow
dışına yazmak
superscribe
dışına çıkmak
digress
dış
extrinsic
toplum dışına itmek
ostracize
dış
outward

A ghost is an outward and visible sign of an inward fear. - Bir hayalet içe dönük bir korkunun dışa dönük ve görünür işaretidir.

Sami's body had no outward sign of visible trauma. - Sami'nin cesedinde hiçbir görünür dış travma işareti yoktu.

dış
foreign

He is well versed in foreign affairs. - O dışişlerinde iyi deneyimlidir.

The government was obliged to make changes in its foreign policy. - Hükümet, dış politikasında değişiklikler yapmak zorunda kaldı.

konu dışına çıkmak
digress
dış
{s} out

Motherhood and childhood are entitled to special care and assistance. All children, whether born in or out of wedlock, shall enjoy the same social protection. - Ana ve çocuk özel ihtimam ve yardım görmek hakkını haizdir. Bütün çocuklar, evlilik içinde veya dışında doğsunlar, aynı sosyal korunmadan faydalanırlar.

I can't go out because I have a lot of homework. - Dışarıya çıkamam çünkü çok ödevim var.

dış
off

He rushed out of the office. - O ofisten dışarı fırladı.

You are off the point. - Konunun dışına çıktın.

dış
(Askeri) outlying
dış
outdoor

Tom doesn't play outdoors much. - Tom dışarıda çok oynamaz.

She shooed him outdoors. - O onu dışarı kışkışladı.

dış
(Biyokimya) peripheral
dış
(Otomotiv) threat

Both we and the Soviets face the common threat of nuclear destruction and there is no likelihood that either capitalism or communism will survive a nuclear war. - Biz ve sovyetler nükleer yıkımın alışılmış tehditiyle yüz yüzeyiz ve hem kapitalizmin hem komunizmin nükleer bir savaşla mücadele etmesi olasılık dışı.

dış
{s} salient
dış
appearance

Women's faces are often more beautiful when they take their clothes off, for they then stop thinking about their external appearance. - Kadınların yüzü giysilerini çıkardıklarında çoğunlukla daha güzeldir, zira onlar o zaman dış görünüşleri hakkında düşünmekten vazgeçerler.

She managed to keep up appearances. - O, dışarıya belli etmedi.

konu dışına çıkmak
wander off
toplum dışına itilmiş
outcast
toplum dışına itme
ostracism
ülke dışına akan
(Ticaret) outflow
dış
exogenous
dış
outside

It is very cold outside. You'll catch a cold without a coat. - Dışarıda hava çok soğuk, ceketsiz üşüteceksin.

Shall we take this outside? - Bunu dışarı götürelim mi?

dış
exteriors
dış
outher
dış
outer appearance; outer covering
dış
superficial
dış
external, outer
dış
offshore
dış
outside, exterior; outer; external; foreign
dış
ecto

Despite medical advances, ectopic pregnancy remains a significant cause of maternal mortality worldwide. - Tıbbi gelişmelere karşın dış gebelik, dünya çapındaki anne ölümlerinin önemli bir nedeni olmaya devam etmektedir.

dış
outside, exterior
dış
exo

How do scientists detect exoplanets? - Bilim adamları dış gezegenleri nasıl tespit ediyor?

The exosphere is the outermost layer of our atmosphere. - Ekzosfer atmosferimizin en dış tabakasıdır.

dış
(Geometri) circumscribed
dış
without

She went out without saying good-bye. - Hoşça kal demeden dışarı çıktı.

I never go out without buying something. - Ben bir şey satın almadan asla dışarı çıkmam.

erim dışına çıkmak
get out of range
içi dışına çıkmak
1. to vomit, throw up. 2. to have been so bounced about and jolted that one feels nauseated
içini dışına çevirme
eversion
içini dışına çevirmek
turn out
içini dışına çevirmek
evert
içini dışına çevirmek
evaginate
kontrolü dışına çıkmak
get out of control
konu dışına çıkmak
to digress
konunun dışına
far afield
londra'nın dışına
down
memleket dışına sürme
expatriating
memleket dışına çıkma
expatriating
memleket dışına çıkmış
expatriated
menzil dışına çıkmak
get out of range
meydan dışına iniş
(Havacılık) outside landing
meydan dışına iniş
(Havacılık) off-field landing
politika dışına çıkarmak
depoliticize
yurt dışına
abroad

When you travel abroad, you usually need a passport. - Yurt dışına seyahat edersen, genellikle bir pasaporta ihtiyacın vardır

Would you like to travel abroad? - Yurt dışına seyahat etmek ister misiniz?

yurt dışına akış
foreign drain
yurt dışına açılmak
expand overseas
yurt dışına açılmak
expand abroad
yurt dışına borçlar
(Ticaret) payables to foreign countries
yurt dışına giden
outbound
yurt dışına çıkma
voyage out
yurt dışına çıkmak
go abroad
çizginin dışına çıkmak
to step out of line
şehir dışına
downstate
şehir dışına
upstate
şehir dışına
uptown
التركية - التركية

تعريف dışına في التركية التركية القاموس.

dış
Görülen, içte bulunmayan yüzey
dış
İki veya ikiden çok şeyde merkeze daha uzak olan
dış
Açık havada geçen sahneleri içine alan çekim
dış
Herhangi bir cisim veya alanın sınırları içinde bulunmayan yer, hariç, iç karşıtı
dış
Bireyin ötesinde bir varlığı olan
dış
Bostanlar, bağlar, sürülmüş tarlalar."- A. Haşim
dış
Yabancı ülkelerle ilgili
dış
Somut kavramlarda iki veya ikiden çok şeyde merkeze daha uzak olan
dış
Bir kimsenin görünüşü, durum ve davranışları
dış
Bir konunun kapsamına girmeyen şey
dış
Herhangi bir cisim veya alanın sınırları içinde bulunmayan yer, hariç, iç karşıtı: "Hafta sonunda şehrin dışına çıkıyoruz. Şehrin artık dışındayız