Mary used a flat iron to straighten her hair.
- Mary saçlarını düzleştirmek için bir ütü kullandı.
Mary used a flat iron to straighten her hair.
- Mary saçlarını düzleştirmek için bir ütü kullandı.
Mary smoothed down her skirt.
- Meryem eteğini düzeltti.
Mary smoothed her hair.
- Mary saçını düzeltti.
Try to write in plain English.
- Düz İngilizce ile yazmaya çalış.
Ms. Yamada translated the fascinating fairy tale into plain Japanese.
- Bayan Yamada büyüleyici Japon masalını düz Japoncaya çevirdi.
I want to go straight.
- Ben düz gitmek istiyorum.
Go straight up the street for about 100 meters, and you will get to the junction of three roads.
- Caddede yaklaşık 100 metre kadar düz gidin, ve üç yollu kavşağa varırsınız.
This child believes that the earth is flat.
- Bu çocuk dünyanın düz olduğuna inanmaktadır.
The earth is round, not flat.
- Dünya yuvarlaktır, düz değil.
Tom organized the event.
- Tom etkinliği düzenledi.
Her birthday party will be held tomorrow evening.
- Onun doğum günü partisi yarın akşam düzenlenilecek.
Does the error occur regularly or sporadically? Is the error reproducible?
- Hata düzenli olarak mı yoksa ara sıra mı meydana geliyor? Hata yeniden üretilebilir mi?
Sixty percent of Japanese adult males drink alcoholic beverages on a regular basis.
- Yetişkin Japon erkeklerinin yüzde altmışı düzenli olarak alkollü içecekler içerler.
Rightists often dislike regulatory legislation.
- Sağcılar çoğunlukla düzenleyici mevzuatı sevmezler.
Go along this street and turn right at the bank.
- Bu sokaktan düz git ve bankadan sağa dön.
I'm going to raise my English level.
- İngilizce düzeyimi yükselteceğim.
Have you checked the oil level recently?
- Son zamanlarda yağ düzeyini kontrol ettin mi?
Go straight on, and you will find the store.
- Düz gidin ve mağazayı bulacaksınız.
The plane rose sharply before leveling off as it left the coast.
- Uçak sahilden ayrılırken düz uçuşa geçmeden önce hızla yükseldi.
Geometry is based on points, lines and planes.
- Geometri noktalar, çizgiler ve düzlemlere dayalıdır.
The toilet doesn't flush properly.
- Tuvaletin sifonu düzgün çalışmıyor.
Form a straight line!
- Düz bir sıra oluşturun.
He set the table with cups, saucers, plates and chargers.
- O, masayı fincanlarla, çay bardağı tabaklarıyla, tabaklarla ve büyük düz tabaklarla donattı.
Where are the plates arranged?
- Plakalar nerede düzenlenmiş?