düzleştirme

listen to the pronunciation of düzleştirme
التركية - الإنجليزية
(Meteoroloji,Pisikoloji, Ruhbilim) smoothing
(İnşaat) blunting
leveling
levelling
smooth
planation
düz
smooth

Mary smoothed down her skirt. - Meryem eteğini düzeltti.

The opening statement went smoothly. - Açılış konuşması düzgünce gitti.

düz
plain

Ms. Yamada translated the fascinating fairy tale into plain Japanese. - Bayan Yamada büyüleyici Japon masalını düz Japoncaya çevirdi.

She wore a plain blue dress. - O, düz mavi bir elbise giydi.

düzleştirmek
{f} flatten
düz
straight

I want to go straight. - Ben düz gitmek istiyorum.

Lidia has blonde straight hair. - Lidia'nın sarı düz saçları var.

düz
flat

This child believes that the earth is flat. - Bu çocuk dünyanın düz olduğuna inanmaktadır.

Its surface was as flat as a mirror. - Onun yüzeyi bir ayna kadar düzdü.

düz
{s} even

I corrected even the smallest details. - Ben en küçük ayrıntıları bile düzelttim.

Tom organized the event. - Tom etkinliği düzenledi.

düzleştirmek
{f} smooth
düzleştirmek
{f} straighten

Mary used a flat iron to straighten her hair. - Mary saçlarını düzleştirmek için bir ütü kullandı.

düzleştirmek
{f} even
düz
erect
düz
in plane
düz
(Tıp) planum
düz
glacé
düz
offset
düz
(Dilbilim) unrounded
düz
nonstriated
düz
clear-cut
düz
marble
düz
upright
düz
(Bilgisayar) solid
düz
(Tekstil) glace
düz
limit
düz
(Bilgisayar) regular

This year too there are many regular concerts for amateur musicians being held. - Bu yıl da, amatör müzisyenler için düzenlenen çok sayıda düzenli konserler var.

Washing your hands regularly is a good way to prevent catching some diseases. - Ellerinizi düzenli olarak yıkama bazı hastalıklara yakalanmayı önlemek için iyi bir yoldur.

düz
(Otomotiv) flat base
düzleştirmek
rub down
düz
flattened
düz
right

Cheer up! Everything will soon be all right. - Neşelen! Her şey yakında düzene girecek.

I can't think straight right now. - Şu anda düzgün düşünemiyorum.

düz
glabrous
düz
horizontal
düz
level

Have you checked the oil level recently? - Son zamanlarda yağ düzeyini kontrol ettin mi?

I agree on an emotional level, but on the pragmatic level I disagree. - Duygusal bir düzeyde katılıyorum ama pragmatik düzeyde katılmıyorum.

düz
direct
düzleştirmek
slick down
düzleştirmek
unround
düzleştirmek
level
Düzleştirmek
level off
düz
levigate
düz
the plain
düz
straight through
düz
flat of
düz
straight on

Go straight on, and you will find the store. - Düz gidin ve mağazayı bulacaksınız.

düz
flatwise
düz
slick
düz
flatways
düz
a grape raki
düz
unflavoured Turkish rakı duziko
düz
plane

Geometry is based on points, lines and planes. - Geometri noktalar, çizgiler ve düzlemlere dayalıdır.

The sum of the angles of a triangle on a spherical plane is more than 180 degrees. - Küresel bir düzlemde bir üçgenin açılarının toplamı 180'den dereceden daha fazladır.

düz
flush

The toilet doesn't flush properly. - Tuvaletin sifonu düzgün çalışmıyor.

düz
platy
düz
form

Form a straight line! - Düz bir sıra oluşturun.

düz
rectus
düz
lank
düz
plat

Where are the plates arranged? - Plakalar nerede düzenlenmiş?

He set the table with cups, saucers, plates and chargers. - O, masayı fincanlarla, çay bardağı tabaklarıyla, tabaklarla ve büyük düz tabaklarla donattı.

düz
forehand
düz
running
düzleştirmek
ling. to unround
düzleştirmek
slick
düzleştirmek
surface
düzleştirmek
to smooth, make flat, make level
düzleştirmek
to straighten

Mary used a flat iron to straighten her hair. - Mary saçlarını düzleştirmek için bir ütü kullandı.

düzleştirmek
to flatten, to level, to smooth