düzleştiren

listen to the pronunciation of düzleştiren
التركية - الإنجليزية
evener
One who, or that which makes even
In vehicles, a swinging crossbar, to the ends of which other crossbars, or whiffletrees, are hung, to equalize the draught when two or three horses are used abreast
düz
smooth

I think that will go smoothly. - Bunun düzgünce gideceğini düşünüyorum.

The opening statement went smoothly. - Açılış konuşması düzgünce gitti.

düz
plain

She wore a plain blue dress. - O, düz mavi bir elbise giydi.

I'm just a plain office worker. - Ben sadece düz bir ofis çalışanıyım.

düz
straight

Lidia has blonde straight hair. - Lidia'nın sarı düz saçları var.

Go straight up the street for about 100 meters, and you will get to the junction of three roads. - Caddede yaklaşık 100 metre kadar düz gidin, ve üç yollu kavşağa varırsınız.

düz
flat

The earth is round, not flat. - Dünya yuvarlaktır, düz değil.

She got a flat tire on her way home. - O eve giderken düz bir lastik aldı.

düz
{s} even

Tom has been calling me regularly every evening. - Tom her akşam düzenli olarak beni arıyor.

Her birthday party will be held tomorrow evening. - Onun doğum günü partisi yarın akşam düzenlenilecek.

düz
erect
düz
in plane
düz
(Tıp) planum
düz
glacé
düz
offset
düz
(Dilbilim) unrounded
düz
nonstriated
düz
clear-cut
düz
marble
düz
upright
düz
(Bilgisayar) solid
düz
(Tekstil) glace
düz
limit
düz
(Bilgisayar) regular

There is no regular boat service to the island. - Adaya düzenli bir tekne servisi yoktur.

This year too there are many regular concerts for amateur musicians being held. - Bu yıl da, amatör müzisyenler için düzenlenen çok sayıda düzenli konserler var.

düz
(Otomotiv) flat base
düz
flattened
düz
right

I can't think straight right now. - Şu anda düzgün düşünemiyorum.

Go along this street and turn right at the bank. - Bu sokaktan düz git ve bankadan sağa dön.

düz
glabrous
düz
horizontal
düz
level

I agree on an emotional level, but on the pragmatic level I disagree. - Duygusal bir düzeyde katılıyorum ama pragmatik düzeyde katılmıyorum.

I'm going to raise my English level. - İngilizce düzeyimi yükselteceğim.

düz
direct
düz
levigate
düz
the plain
düz
straight through
düz
flat of
düz
straight on

Go straight on, and you will find the store. - Düz gidin ve mağazayı bulacaksınız.

düz
flatwise
düz
slick
düz
flatways
düz
a grape raki
düz
unflavoured Turkish rakı duziko
düz
plane

The sum of the angles of a triangle on a spherical plane is more than 180 degrees. - Küresel bir düzlemde bir üçgenin açılarının toplamı 180'den dereceden daha fazladır.

We were arguing on different planes to the last. - Biz farklı düzlemler üzerinde tartışıyorduk.

düz
flush

The toilet doesn't flush properly. - Tuvaletin sifonu düzgün çalışmıyor.

düz
platy
düz
form

Form a straight line! - Düz bir sıra oluşturun.

düz
rectus
düz
lank
düz
plat

Where are the plates arranged? - Plakalar nerede düzenlenmiş?

He set the table with cups, saucers, plates and chargers. - O, masayı fincanlarla, çay bardağı tabaklarıyla, tabaklarla ve büyük düz tabaklarla donattı.

düz
forehand
düz
running
düzleştiren
المفضلات