The opening statement went smoothly.
- Açılış konuşması düzgünce gitti.
If all goes smoothly, I can make two or three pieces a day.
- Her şey düzgünce giderse günde iki ya da üç parça yapabilirim.
I'm just a plain old office worker.
- Ben sadece düz eski bir ofis çalışanıyım.
She wore a plain blue dress.
- O, düz mavi bir elbise giydi.
I want to go straight.
- Ben düz gitmek istiyorum.
Lidia has blonde straight hair.
- Lidia'nın sarı düz saçları var.
She got a flat tire on her way home.
- O eve giderken düz bir lastik aldı.
The earth is round, not flat.
- Dünya yuvarlaktır, düz değil.
Tom has been calling me regularly every evening.
- Tom her akşam düzenli olarak beni arıyor.
Her birthday party will be held tomorrow evening.
- Onun doğum günü partisi yarın akşam düzenlenilecek.
Does the error occur regularly or sporadically? Is the error reproducible?
- Hata düzenli olarak mı yoksa ara sıra mı meydana geliyor? Hata yeniden üretilebilir mi?
Sixty percent of Japanese adult males drink alcoholic beverages on a regular basis.
- Yetişkin Japon erkeklerinin yüzde altmışı düzenli olarak alkollü içecekler içerler.
Go along this street and turn right at the bank.
- Bu sokaktan düz git ve bankadan sağa dön.
Rightists often dislike regulatory legislation.
- Sağcılar çoğunlukla düzenleyici mevzuatı sevmezler.
Have you checked the oil level recently?
- Son zamanlarda yağ düzeyini kontrol ettin mi?
Her acting is on the level of a professional.
- Onun oyunculuğu profesyonel düzeydedir.
Go straight on, and you will find the store.
- Düz gidin ve mağazayı bulacaksınız.
The plane rose sharply before leveling off as it left the coast.
- Uçak sahilden ayrılırken düz uçuşa geçmeden önce hızla yükseldi.
The sum of the angles of a triangle on a spherical plane is more than 180 degrees.
- Küresel bir düzlemde bir üçgenin açılarının toplamı 180'den dereceden daha fazladır.
The toilet doesn't flush properly.
- Tuvaletin sifonu düzgün çalışmıyor.
Form a straight line!
- Düz bir sıra oluşturun.
Where are the plates arranged?
- Plakalar nerede düzenlenmiş?
He set the table with cups, saucers, plates and chargers.
- O, masayı fincanlarla, çay bardağı tabaklarıyla, tabaklarla ve büyük düz tabaklarla donattı.
The river meanders across the plain.
- Nehir düzlükte menderesler çiziyor.