düzlükler

listen to the pronunciation of düzlükler
التركية - الإنجليزية
plains
plural of plain
düz
smooth

Mary smoothed her hair. - Mary saçını düzeltti.

The opening statement went smoothly. - Açılış konuşması düzgünce gitti.

düzlük
flatness
düz
plain

She wore a plain blue dress. - O, düz mavi bir elbise giydi.

I'm just a plain office worker. - Ben sadece düz bir ofis çalışanıyım.

düz
straight

Go straight up the street for about 100 meters, and you will get to the junction of three roads. - Caddede yaklaşık 100 metre kadar düz gidin, ve üç yollu kavşağa varırsınız.

Lidia has blonde straight hair. - Lidia'nın sarı düz saçları var.

düz
flat

This child believes that the earth is flat. - Bu çocuk dünyanın düz olduğuna inanmaktadır.

He gave me a flat answer. - O bana düz bir cevap verdi.

düz
{s} even

Tom has been calling me regularly every evening. - Tom her akşam düzenli olarak beni arıyor.

Tom organized the event. - Tom etkinliği düzenledi.

düz
erect
düz
in plane
düz
(Tıp) planum
düz
glacé
düz
offset
düz
(Dilbilim) unrounded
düz
nonstriated
düz
clear-cut
düz
marble
düz
upright
düz
(Bilgisayar) solid
düz
(Tekstil) glace
düz
limit
düz
(Bilgisayar) regular

Does the error occur regularly or sporadically? Is the error reproducible? - Hata düzenli olarak mı yoksa ara sıra mı meydana geliyor? Hata yeniden üretilebilir mi?

Sixty percent of Japanese adult males drink alcoholic beverages on a regular basis. - Yetişkin Japon erkeklerinin yüzde altmışı düzenli olarak alkollü içecekler içerler.

düz
(Otomotiv) flat base
düzlük
(Coğrafya) plane
düzlük
(Sinema) live stage
düzlük
prairie
düzlük
smooth
düz
flattened
düz
right

Rightists often dislike regulatory legislation. - Sağcılar çoğunlukla düzenleyici mevzuatı sevmezler.

Go along this street and turn right at the bank. - Bu sokaktan düz git ve bankadan sağa dön.

düz
glabrous
düz
horizontal
düz
level

I'm going to raise my English level. - İngilizce düzeyimi yükselteceğim.

I agree on an emotional level, but on the pragmatic level I disagree. - Duygusal bir düzeyde katılıyorum ama pragmatik düzeyde katılmıyorum.

düz
direct
düzlük
evenness
düz
levigate
düz
the plain
düz
straight through
düz
flat of
düz
straight on

Go straight on, and you will find the store. - Düz gidin ve mağazayı bulacaksınız.

Aydaki karanlık düzlükler
Maria
düz
flatwise
düz
slick
düz
flatways
düz
a grape raki
düz
unflavoured Turkish rakı duziko
düz
plane

We were arguing on different planes to the last. - Biz farklı düzlemler üzerinde tartışıyorduk.

She lives on another plane of existence. - O, başka bir varlık düzleminde yaşıyor.

düz
flush

The toilet doesn't flush properly. - Tuvaletin sifonu düzgün çalışmıyor.

düz
platy
düz
form

Form a straight line! - Düz bir sıra oluşturun.

düz
rectus
düz
lank
düz
plat

He set the table with cups, saucers, plates and chargers. - O, masayı fincanlarla, çay bardağı tabaklarıyla, tabaklarla ve büyük düz tabaklarla donattı.

Where are the plates arranged? - Plakalar nerede düzenlenmiş?

düz
forehand
düz
running
düzlük
level
düzlük
esplanade
düzlük
flat
düzlük
plainness, simplicity
düzlük
smoothness, flatness, levelness; straightness; flat place, plain, level
düzlük
floor
düzlük
plain

The river meanders across the plain. - Nehir düzlükte menderesler çiziyor.

düzlük
platform
düzlük
fen
düzlük
straight
düzlük
smoothness, flatness, levelness
düzlük
evenness, uniformity
düzlük
plainness
düzlük
flat place, level place, plain
düzlük
(Nükleer Bilimler) plateau
düzlükler
المفضلات