Select Keyboard:
Türkçe ▾
  1. Türkçe
  2. English
  3. العربية
  4. Dansk
  5. Deutsch
  6. Ελληνικά
  7. Español
  8. فارسی
  9. Français
  10. Italiano
  11. Kurdî
  12. Nederlands
  13. Polski
  14. Português Brasileiro
  15. Português
  16. Русский
  17. Suomi
  18. Svenska
  19. 中文注音符号
  20. 中文仓颉输入法
X
"1234567890*-Bksp
Tabqwertyuıopğü,
CapsasdfghjklşiEnter
Shift<zxcvbnmöç.Shift
AltGr

düzlük

listen to the pronunciation of düzlük
التركية - الإنجليزية
flatness
evenness
level
esplanade
flat
plainness, simplicity
smoothness, flatness, levelness; straightness; flat place, plain, level
floor
plain

The river meanders across the plain. - Nehir düzlükte menderesler çiziyor.

platform
fen
straight
smoothness, flatness, levelness
evenness, uniformity
plainness
flat place, level place, plain
(Coğrafya) plane
(Sinema) live stage
prairie
smooth
(Nükleer Bilimler) plateau
düz
smooth

Mary smoothed her hair. - Mary saçını düzeltti.

Mary smoothed down her skirt. - Meryem eteğini düzeltti.

düz
plain

Try to write in plain English. - Düz İngilizce ile yazmaya çalış.

I'm just a plain old office worker. - Ben sadece düz eski bir ofis çalışanıyım.

düz
straight

I want to go straight. - Ben düz gitmek istiyorum.

Also Felicja has blonde straight hair. - Ayrıca Felicja'nın da sarı düz saçları var.

düz
flat

He gave me a flat answer. - O bana düz bir cevap verdi.

The earth is round, not flat. - Dünya yuvarlaktır, düz değil.

düz
{s} even

It is rather sad to see people who can't even use their mother tongue correctly. - Kendi anadilini bile doğru düzgün kullanamayan insanları görmek çok üzücü.

Tom organized the event. - Tom etkinliği düzenledi.

düz
erect
düz
in plane
düz
(Tıp) planum
düz
glacé
düz
offset
düz
(Dilbilim) unrounded
düz
nonstriated
düz
clear-cut
düz
marble
düz
upright
düz
(Bilgisayar) solid
düz
(Tekstil) glace
düz
limit
düz
(Bilgisayar) regular

Washing your hands regularly is a good way to prevent catching some diseases. - Ellerinizi düzenli olarak yıkama bazı hastalıklara yakalanmayı önlemek için iyi bir yoldur.

There is no regular boat service to the island. - Adaya düzenli bir tekne servisi yoktur.

düz
(Otomotiv) flat base
düz
flattened
düz
right

Cheer up! Everything will soon be all right. - Neşelen! Her şey yakında düzene girecek.

I can't think straight right now. - Şu anda düzgün düşünemiyorum.

düz
glabrous
düz
horizontal
düz
level

Have you checked the oil level recently? - Son zamanlarda yağ düzeyini kontrol ettin mi?

I agree on an emotional level, but on the pragmatic level I disagree. - Duygusal bir düzeyde katılıyorum ama pragmatik düzeyde katılmıyorum.

düz
direct
düz
levigate
düz
the plain
düz
straight through
düz
flat of
düz
straight on

Go straight on, and you will find the store. - Düz gidin ve mağazayı bulacaksınız.

aydaki karanlık düzlük
mare
düz
flatwise
düz
slick
düz
flatways
düz
a grape raki
düz
unflavoured Turkish rakı duziko
düz
plane

She lives on another plane of existence. - O, başka bir varlık düzleminde yaşıyor.

The plane rose sharply before leveling off as it left the coast. - Uçak sahilden ayrılırken düz uçuşa geçmeden önce hızla yükseldi.

düz
flush

The toilet doesn't flush properly. - Tuvaletin sifonu düzgün çalışmıyor.

düz
platy
düz
form

Form a straight line! - Düz bir sıra oluşturun.

düz
rectus
düz
lank
düz
plat

Where are the plates arranged? - Plakalar nerede düzenlenmiş?

He set the table with cups, saucers, plates and chargers. - O, masayı fincanlarla, çay bardağı tabaklarıyla, tabaklarla ve büyük düz tabaklarla donattı.

düz
forehand
düz
running
düzlükler
plains
enine düzlük
transverse plane
geniş yeşillik düzlük
(kuzey amerika) prairie
kayar düzlük
planing bottom
optik düzlük
optical flat
son düzlük
(yarış) homestretch
yüksek düzlük
terrace
ön düzlük
front porch
düzlük
المفضلات