تعريف düzgün في التركية الإنجليزية القاموس.
- smooth
If all goes smoothly, I can make two or three pieces a day.
- Her şey düzgünce giderse günde iki ya da üç parça yapabilirim.
The opening statement went smoothly.
- Açılış konuşması düzgünce gitti.
- straight
You're not thinking straight.
- Düzgün düşünmüyorsun.
You have very straight teeth.
- Çok düzgün dişlerin var.
- clean-cut
- clear-cut
- smooth, level, even; orderly, clean-cut; shapely; correct; regular
- (Bilgisayar) uniform sampling
- permanent
- proper
If the door doesn't fit, you might have to shave off a bit of the wood until it closes properly.
- Kapı uymuyorsa, düzgün şekilde kapanana kadar ahşabı biraz rendelemek zorunda kalabilirsin.
The toilet doesn't flush properly.
- Tuvaletin sifonu düzgün çalışmıyor.
- measure
- (Otomotiv) homogeneous
- presentable
Do I look presentable?
- Düzgün görünüşlü görünüyor muyum?
Tom is presentable, isn't he?
- Tom düzgün görünüşlü, değil mi?
- (Konuşma Dili) clear cut
- equable
- truly
- clean
- measured
- steady
- shapely
My ideal woman is shapely, intelligent and a polyglot.
- Benim ideal kadınım, düzgün, akıllı ve çok dillidir.
- regular
- (giyim) spruce
- shipshape
- slick
- fluent
- well-arranged, orderly
- square
- dandy
- ordered
- dandyish
- uniform
- trim
- right
I can do the job right!
- Ben işi düzgün yapabilirim!
I can't think straight right now.
- Şu anda düzgün düşünemiyorum.
- (Hukuk) appropriate EEEE
- (Geometri) regular
- smoothly, regularly
- unruffled
- in good trim
- formerly foundation (a cosmetic in cream form)
- formal
- paint
- orderly
At the bus stop, people waited in orderly lines, but as soon as the bus pulled up, the line broke up.
- Otobüs durağında,insanlar düzgün bir şekilde sırada beklediler.Filhakika otobüs durur durmaz sıra bozuldu.
- even
It is rather sad to see people who can't even use their mother tongue correctly.
- Kendi anadilini bile doğru düzgün kullanamayan insanları görmek çok üzücü.
- true
- level
- dress
Tom is always very neatly dressed.
- Tom her zaman çok düzgün giyimlidir.
You're always very neatly dressed.
- Hep çok düzgün giyiniyorsun.
- clearcut
- düzgün bir şekilde
- properly
Tom doesn't know how to treat his employees properly.
- Tom çalışanlarına düzgün bir şekilde nasıl davranacağını bilmiyor.
Tom knew how to properly dispose of motor oil and never dumped it down the storm drain.
- Tom motor yağını nasıl düzgün bir şekilde atacağını ve asla rögara atmadığını biliyordu.
- düzgün akış
- laminar flow
- düzgün akış
- uniform flow
- düzgün bir şekilde
- correctly
- düzgün doğrusal
- (Dilbilim) regression
- düzgün kararlılık
- uniform stability
- düzgün kayıt
- (Bilgisayar) good registry
- düzgün nicemleme
- uniform quantization
- düzgün olarak
- uniformly
- düzgün olarak
- fluently
- düzgün olmak
- be honest
- düzgün olmayan
- unlevel
- düzgün olmayan
- uneven
- düzgün sönümlü dağılım
- tapered distribution
- düzgün süreklilik
- (Matematik) uniform continuity
- düzgün sınırlı
- uniformly bounded
- düzgün teçhiz edilmemiş
- ill-equipped
- düzgün trafik
- smooth traffic
- düzgün örnekleme
- uniform sampling
- düzgün görünüşlü
- presentable
Tom is presentable, isn't he?
- Tom düzgün görünüşlü, değil mi?
Do I look presentable?
- Düzgün görünüşlü görünüyor muyum?
- düzgün biçimde
- streamlined
- düzgün kesilmiş etrafı düzeltilmiş ağaç
- corrected properly trimmed around the trees
- düzgün (dağılmış) yük
- uniform load
- düzgün akış denetimi
- laminar flow control
- düzgün ateş etmek
- shoot straight
- düzgün beşgen
- regular pentagon
- düzgün biçim
- shape
- düzgün boyama gücü
- (Tekstil) levelling power
- düzgün boyama gücü
- leveling power
- düzgün boyama maddesi
- leveling agent
- düzgün boyayan boya
- levelling dye
- düzgün boyayan boya
- leveling dye
- düzgün dairesel hareket
- (Fizik) regular circular movement
- düzgün dalga
- straight wave
- düzgün damarlı
- even-textured
- düzgün dağılmış yük
- uniform load
- düzgün dağılım
- (Dilbilim) normal distribution
- düzgün dönüş
- (Havacılık) gentle turn
- düzgün el yazısı
- text hand
- düzgün geçirme çarpanı
- (Aydınlatma) regular transmittance
- düzgün geçme
- (Aydınlatma) regular transmission
- düzgün giyimli
- dapper
- düzgün giyimlilik
- dapperness
- düzgün görünüşlü olma
- presentableness
- düzgün hareket
- uniform motion
- düzgün hareket
- steady motion
- düzgün hat
- (Coğrafya) slicken line
- düzgün hat
- (Bilgisayar) smoothline
- düzgün hız
- uniform velocity
- düzgün iniş
- (Havacılık) gentle landing
- düzgün ivme
- (Fizik,Teknik) uniform acceleration
- düzgün kalçalı
- (Konuşma Dili) callipygian
- düzgün kesilebilir
- sectile
- düzgün kesilebilirlik
- sectility
- düzgün konuşan
- smooth spoken
- düzgün olmama
- irregularity
- düzgün olmamak
- (Konuşma Dili) be out of true
- düzgün olmayan
- irregular
- düzgün olmayan
- non uniform
- düzgün olmayan nicemleme
- nonuniform quantization
- düzgün olmayan nicemleme
- (Bilgisayar) non-uniform quantization
- düzgün olmayan oturma
- nonuniform settlement
- düzgün olmayan savak
- irregular weir
- düzgün olmayan sınır
- irregular boundary
- düzgün olmayan tarama
- (Askeri) uneven trace of dredging
- düzgün olmayan çokgen
- irregular polygon
- düzgün olmayan şev
- uneven slope
- düzgün oturma
- uniform settlement
- düzgün penetrasyon
- regular penetration
- düzgün sürmek
- to apply foundation cream to (the face)
- düzgün sınırlılık
- (Matematik) uniform boundedness
- düzgün temsil
- (Matematik) regular representation
- düzgün tıraşlı
- smooth shaven
- düzgün vücutlu
- well-proportioned
- düzgün vücutlu
- curvaceous
- düzgün vücutlu
- curvy
Mary is a curvy woman.
- Mary düzgün vücutlu bir kadın.
You're not fat. You're curvy.
- Sen şişman değilsin. Sen düzgün vücutlusun.
- düzgün yaklaşma
- (Havacılık) straight-in approach
- düzgün yakınsaklık
- uniform convergence
- düzgün yansıma
- specular reflection
- düzgün yansıma
- (Aydınlatma) regular reflection
- düzgün yansıtma çarpanı
- (Aydınlatma) regular reflectance
- düzgün yer döşemesi
- (Havacılık) straight runs of pavement
- düzgün yerleştirme
- (Askeri) uniform placing
- düzgün zemin yapısı
- regular soil structure
- düzgün çalışmak
- function properly
- düzgün çalışmak
- work properly
- düzgün çokgen
- (Matematik,Teknik) regular polygon
- düzgün çokyüzlü
- (Matematik) regular polyhedron
- düzgün şekle girmek
- got into linear form
- doğru düzgün
- straight
- eli yüzü düzgün
- fairly pretty
- eli yüzü düzgün
- Presentable, fairly pretty
- araç düzgün akmalıdır
- (Otomotiv) vehicle should coast smoothly
- ayırtık düzgün yapı
- (Matematik) discrete uniform structure
- başka biraz düzgün yer var mı
- Do you have a more level spot
- eksiksiz düzgün uzay
- (Matematik,Teknik) complete uniform space
- konuşması düzgün
- well-spoken
- kıyafeti düzgün
- respectable
- suyu düzgün kereste
- (Marangozluk,Teknik) straight-grained timber
- sürücü düzgün mü?
- (Bilgisayar) is drive good?
- tamamen düzgün uzay
- (Matematik,Teknik) completely regular space
- yer düzgün değil
- The ground's too uneven
- çok düzgün
- extra-smooth