تعريف düzen في التركية الإنجليزية القاموس.
- layout
The instrument panel has a very ergonomic layout.
- Enstrüman paneli, çok ergonomik bir düzene sahip.
Open an image and select an image layout. Click Open for opening an image. Click Quit for quitting the program. Image Layout feature allows you to view in any layout.
- Bir resim açın ve bir resim düzeni seçin. Bir resim açmak için Aça tıklatın. Programdan çıkmak için Çıkışı tıklatın. Resim Düzeni özelliği herhangi bir düzende göstermenize olanak tanır.
- order
Social order does not come from nature. It is founded on customs.
- Toplumsal düzen doğadan gelmez. Gelenekler üzerine kurulmuştur.
Everything looks in order.
- Her şey düzenli görünüyor.
- array
- system
We're not abusing the system.
- Biz düzeni kötüye kullanmıyoruz.
Let's try to change the system.
- Düzeni değiştirmek için çalışalım.
- arrangement
Thank you for making the arrangements.
- Düzenlemeleri yaptığınız için teşekkür ederiz.
This arrangement is only temporary.
- Bu düzenleme sadece geçici.
- trim
I don't think Tom would like it very much if I used his electric beard trimmer without his permission.
- İzni olmadan onun elektrikli sakal düzenleyicisini kullanırsam Tom'un bundan çok hoşlanacağını sanmıyorum.
- (İnşaat) configuration
- (İnşaat) schedule
Tom scheduled a last-minute meeting.
- Tom bir son dakika toplantısı düzenledi.
I have to organize my schedule before the end of the month.
- Ayın sonundan önce programımı düzenlemek zorundayım.
- arrange
Tom hangs his clothes, then arranges them by color.
- Tom elbiselerini asar, sonra onları rengine göre düzenler.
Emily is very interested in tea ceremony and flower arrangement.
- Emily, çay töreni ve çiçek düzenlemesi ile çok ilgileniyor.
- (Muzik) tuning
- get-up
- (Kanun) deceit
Tom is being deceitful, isn't he?
- Tom düzenbaz oluyor, değil mi?
Tom is deceitful, isn't he?
- Tom düzenbaz, değil mi?
- (Askeri) intrigue
- programme
- regulate
Many countries try to regulate the birth rate.
- Birçok ülke doğum oranını düzenlemeye çalışıyor.
The Angkar regulated every moment of our lives.
- Yaşamımızın her anını düzenleyen Angkar'dı.
- (Denizbilim) arrencement
- install
- (Bilgisayar) schema
- trick
- regular
There is no regular boat service to the island.
- Adaya düzenli bir tekne servisi yoktur.
This year too there are many regular concerts for amateur musicians being held.
- Bu yıl da, amatör müzisyenler için düzenlenen çok sayıda düzenli konserler var.
- composition
- range
- (Ticaret) lay out
- cheat
- invention
- (Bilgisayar) edit
Adobe and Apple both have top-notch video editing programs.
- Hem Adobe'nin hem de Apple'ın üst seviye düzenleme programları var.
What's your favorite image editing software?
- En sevdiğiniz resim düzenleme yazılımı hangisi?
- establishment
- organisation
- shine
Rain or shine, the athletic meet will be held.
- Her durumda, atletik karşılaşma düzenlenecek.
- combination
- set up
Why don't we set up a meeting for Monday.
- Pazartesi için neden bir toplantı düzenlemiyoruz?
We'll set up a meeting.
- Bir toplantı düzenleyeceğiz.
- (Ticaret) law and order
The police are responsible for the maintenance of law and order.
- Polis, kanun ve düzenin korunmasından sorumludur.
The British have a lot of respect for law and order.
- İngilizlerin kanuna ve düzene çok saygıları var.
- make-up
- accommodation
- disposal
- cosmos
Cosmos is the antithesis of chaos.
- Kaosun antitezi düzendir.
- harmony
- disposition
- scheme
Tom took part in a scheme set by the police to capture the serial murderer.
- Tom seri katili yakalamak için polis tarafından düzenlenen bir entrikaya katıldı.
Tom schemed to destroy the project.
- Tom projeyi yok etmek için bir komplo düzenledi.
- the social order, the system
- regularity
- order, orderliness; arrangement
- (Konuşma Dili) trick
- orderliness
- right
He's not eating right. I think he's sick.
- O düzenli yemek yemiyor. Ben onun hasta olduğunu düşünüyorum.
Rightists often dislike regulatory legislation.
- Sağcılar çoğunlukla düzenleyici mevzuatı sevmezler.
- regime, seasonal flow pattern of a river
- make up
- convention
- order, regularity; regime; tuning; trick, lie, invention
- contexture
- regime
- method
Tom works methodically.
- Tom düzenli olarak çalışır.
Tom is methodical, isn't he?
- Tom düzenli, değil mi?
- get up
They will get up a party for Tom's birthday.
- Onlar Tom'un doğum günü için parti düzenleyecekler.
Let's get up a party for Tom's birthday.
- Tom'un doğum günü için bir parti düzenleyelim.
- mus. tuning
- formation
- regulation
In the first place, I would like to announce several new regulations.
- İlk olarak birkaç yeni düzenlemeyi duyurmak istiyorum.
Import regulations have been relaxed recently.
- İthalat düzenlemeleri son zamanlarda gevşetilmiştir.
- arch. order
- (Hukuk) co-ordination
- coordination
- pattern
- trickery
- ordinance
- chicanery
- sequence
- sort out
- rhythm
- adjust
I didn't make any adjustments.
- Herhangi bir düzenleme yapmadım.
- program
Adobe and Apple both have top-notch video editing programs.
- Hem Adobe'nin hem de Apple'ın üst seviye düzenleme programları var.
The telethon is a French TV program organized every year to collect funds in order to finance medical research.
- Teleton tıbbi araştırmaları finanse etmek amacıyla para toplamak için her yıl düzenlenen bir Fransız televizyon programıdır.
- ordonnance
- setup
- düzen altına almak
- organize
- düzen altına almak
- straighten up
- düzen değiştir
- (Bilgisayar) change scheme
- düzen kipi
- (Bilgisayar) edit mode
- düzen kurmak
- get organized
- düzen sağlamak
- make systematic
- düzen sağlamak
- systematize
- düzen sağlamak
- restore
- düzen sağlamak
- order
- düzen sağlamak
- organize
- düzen vermek
- tune up
- düzen sağlamak
- restore order
- düzen açıklaması theat. stage direction
- (written in a script)
- düzen bağı
- discipline
- düzen bilgisi
- (Dilbilim) tactics
- düzen bozmak
- derange
- düzen dışında olan
- orderless
- düzen karşıtı parti
- (Politika, Siyaset) anti-system party
- düzen kurmak
- 1. to lay out one's tools and supplies ready for work. 2. to organize a way of doing something. 3. to set a trap, prepare a trick
- düzen kurmak
- a) to get organized b) to use a trick, to swindle
- düzen kılavuzları
- (Bilgisayar) layout guides
- düzen seçenekleri
- (Bilgisayar) layout options
- düzen vermek
- 1. to put (something) in order, straighten up. 2. to tune (a musical instrument)
- düzen özellikleri
- (Bilgisayar) layout properties
- çeki düzen vermek
- groom
- blok düzen
- (Bilgisayar) block layout
- dağınık düzen
- (Askeri) extended formation
- dikey düzen
- (Bilgisayar) vertical layout
- doğal düzen
- (Ticaret) natural order
- duygusal düzen
- (Tıp) emotional regulation
- düzenler
- (Bilgisayar) schemes
- düzenler
- (Bilgisayar) themes
- gelişmiş düzen
- (Bilgisayar) advanced layout
- gizli düzen
- scheme
- hızlı düzen
- (Bilgisayar) quickedit
- kademeli düzen
- (Askeri) echelon formation
- kurulu düzen
- established order
- otomatik düzen
- (Bilgisayar) autolayout
- sık düzen
- (İnşaat) close packing
- sıra düzen
- hierarchy
- toplu düzen
- (Askeri) mass formation
- yeni düzen
- (Ticaret) new deal
- yeni düzen
- new order
- çeki düzen vermek
- trig
- çeki düzen vermek
- titivate
- dolap, düzen, hile
- cabinets, layout, fraud
- Yeni Uluslar arası Ekonomik Düzen
- (Hukuk) New International Economic Order
- adres düzen kutusu
- (Bilgisayar) address editbox
- alt düzen
- chassis
- anaerkil düzen
- matriarchy
- açılır kapanır düzen
- drophead
- dağınık düzen
- extended order
- dağınık düzen
- mil . extended order, extended formation
- dağınık düzen eğitimi
- (Askeri) combat drill
- dağınık düzen eğitimi
- (Askeri) extended order drill
- derinliğine düzen
- (Askeri) formation in depth
- dosya düzen yardım
- (Bilgisayar) file edit help
- dış merkezli düzen
- eccentric
- genel düzen
- (Dilbilim) global pattern
- genişliğine düzen
- (Askeri) formation in width
- grup düzen kipi
- (Bilgisayar) group edit mode
- hedef düzen şeması
- (Askeri) target array
- hidrolik düzen
- (Askeri) oil gear
- hızlı düzen modu
- (Bilgisayar) quickedit mode
- ikili düzen
- binary numeration system
- islami düzen getirmek
- islamicize
- islami düzen getirmek
- islamicise
- kanun ve düzen
- law and order
The police are responsible for the maintenance of law and order.
- Polis, kanun ve düzenin korunmasından sorumludur.
- karma düzen
- composite order
- kayma önleyici düzen
- antiskating device
- kayma önleyici düzen
- (Otomotiv,Teknik) antiskid device
- kendine çeki düzen vermek
- primp
- kendine çeki düzen vermek
- tidy up
- kendine çeki düzen vermek
- straight oneself up
- kendine çeki düzen vermek
- spruce oneself up
- kendine çeki düzen vermek
- freshen up
- kendine çeki düzen vermek
- 1. to tidy oneself up. 2. to put one's life and affairs in order
- kendine çeki düzen vermek
- tidy oneself up
- kendine çeki düzen vermek
- preen
- koruyucu düzen
- fender
- kurulu düzen
- the established order, the established régime, the set way of doing things
- kısır düzen
- (Dilbilim) unproductive system
- laik düzen
- (Politika, Siyaset) secular system
- laik düzen
- (Politika, Siyaset) secular regime
- mantıklı düzen
- sequacity
- mülki düzen
- (Politika, Siyaset) civil order
- normal düzen
- (Bilgisayar) regular layout
- paralel düzen; öncelik
- (Askeri) parallel pattern; priority
- rastgele düzen
- (Bilgisayar) random order
- ritmik düzen
- eurhythmy
- senaryo düzen
- (Bilgisayar) scenario edit
- seçenekler düzen
- (Bilgisayar) options edit
- siyasi düzen
- political system
- sosyal düzen
- social pattern
- standart düzen
- standard scheme
- sıkı düzen
- discipline
- sıralı düzen
- (Dilbilim) conjunctive ordering
- toplu düzen kolu
- (Askeri) column of masses
- toplumsal düzen
- social order
- yanaşık düzen
- (Askeri) massed formation
- yanaşık düzen eğitimi
- (Askeri) close order drill
- yapısal düzen
- structural adjustment
- yasal düzen
- lawful order
- yerleşik düzen
- permanent settlement
- çapraz alanlı düzen
- crossed-field device
- çeki düzen vermek
- right
- çeki düzen vermek
- spruce up
I used those flowers to spruce up the house.
- Şu çiçekleri eve çeki düzen vermek için kullandım.
- çeki düzen vermek
- array
- çeki düzen vermek
- spruce
I used those flowers to spruce up the house.
- Şu çiçekleri eve çeki düzen vermek için kullandım.
- çeki düzen vermek
- (Hukuk) tidy up
- ölçünlü düzen
- standard scheme
- ön düzen
- (Otomotiv) front alignment
- ön düzen servisi
- (Otomotiv) front alignment service
- ıas ardışık düzen
- (Bilgisayar) ias pipeline
- şematik düzen
- schematism