Mary smoothed down her skirt.
- Meryem eteğini düzeltti.
The opening statement went smoothly.
- Açılış konuşması düzgünce gitti.
I'm just a plain office worker.
- Ben sadece düz bir ofis çalışanıyım.
Try to write in plain English.
- Düz İngilizce ile yazmaya çalış.
Also Felicja has blonde straight hair.
- Ayrıca Felicja'nın da sarı düz saçları var.
Lidia has blonde straight hair.
- Lidia'nın sarı düz saçları var.
This child believes that the earth is flat.
- Bu çocuk dünyanın düz olduğuna inanmaktadır.
Its surface was as flat as a mirror.
- Onun yüzeyi bir ayna kadar düzdü.
Her birthday party will be held tomorrow evening.
- Onun doğum günü partisi yarın akşam düzenlenilecek.
It is rather sad to see people who can't even use their mother tongue correctly.
- Kendi anadilini bile doğru düzgün kullanamayan insanları görmek çok üzücü.
Washing your hands regularly is a good way to prevent catching some diseases.
- Ellerinizi düzenli olarak yıkama bazı hastalıklara yakalanmayı önlemek için iyi bir yoldur.
This year too there are many regular concerts for amateur musicians being held.
- Bu yıl da, amatör müzisyenler için düzenlenen çok sayıda düzenli konserler var.
Cheer up! Everything will soon be all right.
- Neşelen! Her şey yakında düzene girecek.
Rightists often dislike regulatory legislation.
- Sağcılar çoğunlukla düzenleyici mevzuatı sevmezler.
Have you checked the oil level recently?
- Son zamanlarda yağ düzeyini kontrol ettin mi?
Corporate bankruptcies continued at a high level last month.
- Şirket iflasları geçen ay yüksek bir düzeyde devam etti.
Go straight on, and you will find the store.
- Düz gidin ve mağazayı bulacaksınız.
The plane rose sharply before leveling off as it left the coast.
- Uçak sahilden ayrılırken düz uçuşa geçmeden önce hızla yükseldi.
The sum of the angles of a triangle on a spherical plane is more than 180 degrees.
- Küresel bir düzlemde bir üçgenin açılarının toplamı 180'den dereceden daha fazladır.
The toilet doesn't flush properly.
- Tuvaletin sifonu düzgün çalışmıyor.
Form a straight line!
- Düz bir sıra oluşturun.
He set the table with cups, saucers, plates and chargers.
- O, masayı fincanlarla, çay bardağı tabaklarıyla, tabaklarla ve büyük düz tabaklarla donattı.
Where are the plates arranged?
- Plakalar nerede düzenlenmiş?