تعريف düşkünler في التركية الإنجليزية القاموس.
- workhouse
- poorhouse
- düşkün
- fond
My sister is fond of music.
- Kız kardeşim müziğe düşkündür.
He is fond of playing tennis.
- O, tenis oynamaya düşkün.
- düşkünler evi
- hospice
- düşkünler evi
- poorhouse
- düşkünler evi
- almshouse
- düşkünler evi
- doss house
- düşkünler evi
- workhouse
- düşkün
- {s} keen
Tom is keen on surfing.
- Tom sörf yapmaya düşkündür.
That young man is very keen on cycling.
- Şu genç adam bisikletçiliğe çok düşkündür.
- düşkün
- keen on
He seemed to be very keen on music.
- O, müziğe çok düşkün gibi görünüyordu.
That young man is very keen on cycling.
- Şu genç adam bisiklete binmeye çok düşkün.
- düşkün
- inveterate
- düşkün
- buff
- düşkün
- jealous
- düşkün
- indulgent
- düşkün
- crazy
Tom's crazy about sweets.
- Tom tatlılara düşkündür.
- düşkün
- crank
- düşkün
- broken down
- düşkün
- needy
- düşkün
- bound
- düşkün
- fallen
- düşkün
- {s} addicted
Sami was so addicted to that.
- Sami ona çok düşkündü.
Sami was addicted to social media.
- Sami sosyal medyaya düşkündü.
- düşkün
- partial
That teacher tends to be partial to female students.
- Şu öğretmen kız öğrencilere düşkün olma eğilimindedir.
Ann is partial to chocolate.
- Ann çilolataya düşkün.
- düşkün
- freak
- düşkün
- doting
- düşkün
- droopy
- düşkün
- nut
- düşkün
- mad
- düşkün
- votary
- düşkün
- given
- düşkün
- hospices
- düşkün
- affected
- düşkün
- poor
- düşkün
- worn-out, washed-out in appearance (because of illness or anxiety)
- düşkün
- decayed
- düşkün
- fallen on hard times
- düşkün
- sharp-set
- düşkün
- addicted, devoted, doting, fond of, enamoured (of/with sth), inveterate; broken down, decayed; poor, needy; devotee, addict, buff
- düşkün
- almsman
- düşkün
- excessively devoted to, excessively fond of
- düşkün
- addicted to, having a passion for
- düşkün
- given to
- düşkün
- down at heels
- düşkün
- immoral, unchaste, fallen (woman)
- düşkün
- devotee
- düşkün
- who has seen better days, down-and-out
- düşkün
- addict
Sami was addicted to social media.
- Sami sosyal medyaya düşkündü.
Tom is addicted to chocolate cookies.
- Tom çikolatalı kurabiyelere düşkündür.
- düşkün
- jealous of
- düşkün
- devoted
- düşkün
- sharp set