That store had to reduce their prices.
- O mağaza, fiyatlarını düşürmek zorunda kaldı.
He had to reduce the price of his wares.
- O mallarının fiyatını düşürmek zorunda kaldı.
Tom seems to be unwilling to lower the price.
- Tom fiyatı düşürmek için isteksiz görünüyor.
The government explicitly declared its intention to lower taxes.
- Hükümet vergileri düşürmek için niyetini açıkça bildirdi.
I don't want to humiliate Tom.
- Tom'u küçük düşürmek istemiyorum.
I just want to humiliate her.
- Ben sadece onu küçük düşürmek istiyorum.
Tom dropped his pencil.
- Tom kalemini düşürdü.
Galileo dropped two iron balls from the top of the tower.
- Galileo kulenin tepesinden iki demir top düşürdü.
Be careful. Don't drop the tray.
- Dikkatli ol. Tepsiyi düşürme.
Whatever you do, don't drop your new phone.
- Ne yaparsan yap, yeni telefonunu düşürme.
We must try to bring down costs.
- Maliyetleri düşürmeye çalışmalıyız.
The demand was brought down by increases in imports.
- İthalattaki artışla talep aşağı düşürüldü.
The good harvest brought down the price of rice.
- İyi hasat pirinç fiyatını düşürdü.
The multinational corporation lowered the price of several products.
- Çok uluslu ticaret şirketleri çok sayıda ürünün fiyatını düşürdü.
Our negotiations to lower export taxes suffered a big setback.
- İhracaat vergilerini düşürme müzakerelerimiz büyük bir başarısızlıkla sonuçlandı..