I almost dropped the plates.
- Ben neredeyse tabakları düşürüyordum.
Jim dropped his pen and bent to pick it up.
- Jim kalemini düşürdü ve onu almak için eğildi.
We must try to bring down costs.
- Maliyetleri düşürmeye çalışmalıyız.
The good harvest brought down the price of rice.
- İyi hasat pirinç fiyatını düşürdü.
The demand was brought down by increases in imports.
- İthalattaki artışla talep aşağı düşürüldü.
Our negotiations to lower export taxes suffered a big setback.
- İhracaat vergilerini düşürme müzakerelerimiz büyük bir başarısızlıkla sonuçlandı..
The multinational corporation lowered the price of several products.
- Çok uluslu ticaret şirketleri çok sayıda ürünün fiyatını düşürdü.