düşündürmek

listen to the pronunciation of düşündürmek
التركية - الإنجليزية
make think
puzzle
to make (sb) think; to weigh on sb, to preoccupy, to worry, to disturb
to make (someone) think, give (one) pause to think
give rise to thought
set smb. thinking
preoccupy
worry
disturb
weigh on
strike
faze
düşün
{f} think

Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it. - Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır.

I think he is Mr Brown. - Onun Bay Brown olduğunu düşünüyorum.

düşün
think of

Every time I hear that song, I think of my high school days. - O şarkıyı duyduğum her zaman,lise günlerimi düşünürüm.

You can't expect me to always think of everything! - Her zaman her şeyi düşünmemi bekleyemezsin.

düşün
thought

Words express thoughts. - Kelimeler düşünceleri ifade eder.

She is very thoughtful and patient. - O çok düşünceli ve sabırlı.

düşün
ponder

Let's ponder that for a moment. - Onu bir an için düşünelim.

Tom pondered his next move. - Tom onun sonraki hamlesini düşünüp taşındı.

düşün
turn over
düşün
{f} pondering

Tom was probably pondering something. - Tom galiba bir şeyler düşünüp duruyordu.

düşün
{f} thinking

I can not hear that song without thinking of my high school days. - Lise günlerimi düşünmeden o şarkıyı dinleyemem.

When you are constantly told no smoking, no smoking like that, you start thinking, maybe smoking really is a threat to public morals or something. - Sana sık sık sigara içme,o şekilde sigara içme deniliyorsa, düşünmeye başla, belki sigara içmek toplum ahlakına ya da bir şeye yönelik tehdittir.

düşün
{f} picturing
düşün
cogitate
düşün
cast about
düşün
ponder of
düşün
contemplate

He contemplated their plan. - O onların planı üzerinde düşündü.

The doctor contemplated the difficult operation. - Doktor zor operasyonu düşünüp taşındı.

düşün
meditate

He meditated for two days before giving his answer. - Cevabını vermeden önce iki gün boyunca düşündü.

I often meditate on the meaning of life. - Ben sık sık yaşamın anlamı üzerinde düşünürüm.

düşün
{f} deliberate

The jury deliberated for three days. - Jüri üç gün boyunca düşündü.

Do you think that was deliberate? - Onun kasıtlı olduğunu düşünüyor musun?

düşün
think up
düşündürme
to think
düşün
idea

We all consider your idea to be impractical. - Hepimiz senin fikrinin kullanışsız olduğunu düşünüyoruz.

I have no idea what that guy is thinking. - Bu adamın ne düşündüğü hakkında hiçbir fikrim yok.

düşün
concept
düşün
product of the mind
düşün
excogitate
düşün
considering

She's considering changing her life. - Hayatını değiştirmeyi düşünüyor.

It is worthwhile considering what it is that makes people happy. - İnsanları mutlu eden şeyin ne olduğunu düşünmeye değer.

düşün
considered

Tom considered working for our company, but decided not to. - Tom bizim şirketimiz için çalışmayı düşündü, fakat yapmamaya karar verdi.

Tom considered his options. - Tom seçeneklerini düşündü.

düşün
thinkup
التركية - التركية
Tasalandırmak, kaygılandırmak
Akla getirmek, hatırlatmak, önceden kestirmek: "Yeryüzünde büyük işler görmeye layık bir millet olduğumuzu düşündürecek, on sekiz milyonu altmış milyona, seksen milyona çıkaracaktır."- O. S. Orhon
Düşünmesine sebep olmak, düşünmesine yol açmak
Akla getirmek, hatırlatmak, önceden kestirmek
düşün
Duyularla değil, zihnî olarak tasarlanan, biçim verilen, canlandırılan nesne veya olay, fikir, ide
düşündürme
Düşündürmek işi veya durumu