düşündürücü

listen to the pronunciation of düşündürücü
التركية - الإنجليزية
engrossing
thought-provoking
(Ticaret) challenging
chamber
düşün
{f} think

The doctor thinks carefully before deciding what medicine to give. - Doktor, hangi ilacı vereceğine karar vermeden önce dikkatlice düşünür.

I think it'll rain today. - Bugün yağmur yağacağını düşünüyorum.

düşün
think of

Two people think of her as their daughter. - İki kişi onu kızları olarak düşünüyor.

You can't expect me to always think of everything! - Her zaman her şeyi düşünmemi bekleyemezsin.

düşün
thought

She is very thoughtful and patient. - O çok düşünceli ve sabırlı.

This is different from what I thought. - Bu düşündüğümden farklı.

düşün
ponder

She pondered the question for a while. - Soruyu bir süre düşünüp taşındı.

Tom pondered his next move. - Tom onun sonraki hamlesini düşünüp taşındı.

düşün
turn over
düşün
{f} pondering

Tom was probably pondering something. - Tom galiba bir şeyler düşünüp duruyordu.

düşün
{f} thinking

The confused mind is the mind that, thinking something over, congeals in one place. - Karışık akıl, bir şeyi aşırı düşünen, bir yerde pıhtılaşan akıldır.

When you are constantly told no smoking, no smoking like that, you start thinking, maybe smoking really is a threat to public morals or something. - Sana sık sık sigara içme,o şekilde sigara içme deniliyorsa, düşünmeye başla, belki sigara içmek toplum ahlakına ya da bir şeye yönelik tehdittir.

düşün
{f} picturing
düşün
cogitate
düşün
cast about
düşün
ponder of
düşün
contemplate

When I contemplate the sea, I feel calm. - Denizi düşündüğümde, sakin hissediyorum.

He contemplated taking a trip to Paris. - Paris'e bir gezi yapmayı düşündü.

düşün
meditate

Tom used to meditate every morning. - Tom her sabah düşünüp taşınırdı.

I often meditate on the meaning of life. - Ben sık sık yaşamın anlamı üzerinde düşünürüm.

düşün
{f} deliberate

Do you think that was deliberate? - Onun kasıtlı olduğunu düşünüyor musun?

The jury deliberated for three days. - Jüri üç gün boyunca düşündü.

düşün
think up
düşün
idea

I have no idea what that guy is thinking. - Bu adamın ne düşündüğü hakkında hiçbir fikrim yok.

With Renaissance, scholastic ideas gave place to positive ideas. - Rönesans ile skolastik düşünce yerini pozitif düşünceye bırakmıştır.

düşün
concept
düşün
product of the mind
düşün
excogitate
düşün
considering

I'm considering going with them. - Onlarla gitmeyi düşünüyorum.

Tom's third marriage was unhappy and he was considering yet another divorce. - Tom'un üçüncü evliliği mutsuzdu ve hâlâ bir kez daha boşanmayı düşünüyordu.

düşün
considered

Tom considered his options. - Tom seçeneklerini düşündü.

It is considered impossible to travel back to the past. - Zamanda geçmişe seyahat etmenin imkansız olduğu düşünülüyor.

düşün
thinkup
hem güldürücü hem düşündürücü
serio comic
التركية - التركية
Düşünmeye sebep olan, düşünmeye yol açan
Tasalandıran, kaygılandıran: "Atalarımızın ar ve hayâ perdesi yırtılmak diye pek düşündürücü bir tabirleri vardır."- R. N. Güntekin
Tasalandıran, kaygılandıran
(Osmanlı Dönemi) MÜHİMM
düşün
Duyularla değil, zihnî olarak tasarlanan, biçim verilen, canlandırılan nesne veya olay, fikir, ide