düşünülebilen

listen to the pronunciation of düşünülebilen
التركية - الإنجليزية
imaginable
that can be imagined or conceived in the mind
Capable of being imagined; conceivable
Able to be imagined; conceivable
emphasis You use imaginable after a word like `every' or `all' to emphasize that you are talking about all the possible examples of something. You use imaginable after `no' to emphasize that something does not have the quality mentioned. Parents encourage every activity imaginable. = possible
{s} capable of being imagined, conceivable
emphasis You use imaginable after a superlative such as `best' or `worst' to emphasize that something is extreme in some way. their imprisonment under some of the most horrible circumstances imaginable = conceivable
possible to conceive or imagine; "that is one possible answer"
düşün
{f} think

I think he is Mr Brown. - Onun Bay Brown olduğunu düşünüyorum.

Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it. - Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır.

düşün
think of

You can't expect me to always think of everything! - Her zaman her şeyi düşünmemi bekleyemezsin.

Every time I hear that song, I think of my high school days. - O şarkıyı duyduğum her zaman,lise günlerimi düşünürüm.

düşün
thought

She is very thoughtful and patient. - O çok düşünceli ve sabırlı.

Words express thoughts. - Kelimeler düşünceleri ifade eder.

düşün
ponder

Let's ponder that for a moment. - Onu bir an için düşünelim.

Tom was probably pondering something. - Tom galiba bir şeyler düşünüp duruyordu.

düşün
turn over
düşün
{f} pondering

Tom was probably pondering something. - Tom galiba bir şeyler düşünüp duruyordu.

düşün
{f} thinking

I can not hear that song without thinking of my high school days. - Lise günlerimi düşünmeden o şarkıyı dinleyemem.

The confused mind is the mind that, thinking something over, congeals in one place. - Karışık akıl, bir şeyi aşırı düşünen, bir yerde pıhtılaşan akıldır.

düşün
{f} picturing
düşün
cogitate
düşün
cast about
düşün
ponder of
düşün
contemplate

He contemplated their plan. - O onların planı üzerinde düşündü.

Do you believe that elephants can contemplate life after death? - Fillerin ölümden sonra hayat düşünebileceklerine inanıyor musunuz?

düşün
meditate

I often meditate on the meaning of life. - Ben sık sık yaşamın anlamı üzerinde düşünürüm.

Do you meditate, Tom? - Üzerinde düşünür müsün?

düşün
{f} deliberate

The jury deliberated for three days. - Jüri üç gün boyunca düşündü.

Do you think that was deliberate? - Onun kasıtlı olduğunu düşünüyor musun?

düşün
think up
düşün
idea

We all consider your idea to be impractical. - Hepimiz senin fikrinin kullanışsız olduğunu düşünüyoruz.

I have no idea what that guy is thinking. - Bu adamın ne düşündüğü hakkında hiçbir fikrim yok.

düşün
concept
düşün
product of the mind
düşün
excogitate
düşün
considering

She's considering changing her life. - Hayatını değiştirmeyi düşünüyor.

It is worthwhile considering what it is that makes people happy. - İnsanları mutlu eden şeyin ne olduğunu düşünmeye değer.

düşün
considered

It is considered impossible to travel back to the past. - Zamanda geçmişe seyahat etmenin imkansız olduğu düşünülüyor.

Tom considered changing his job. - Tom işini değiştirmeyi düşündü.

düşün
thinkup
التركية - التركية

تعريف düşünülebilen في التركية التركية القاموس.

düşün
Duyularla değil, zihnî olarak tasarlanan, biçim verilen, canlandırılan nesne veya olay, fikir, ide
düşünülebilen
المفضلات