döküntüler

listen to the pronunciation of döküntüler
التركية - الإنجليزية
odds and ends
oddments
(Konuşma Dili) bits and bobs
döküntü
{i} debris
döküntü
fallout
döküntü
{i} spoils
döküntü
{i} rubbish
döküntü
shed
döküntü
rash

I got a rash on my hands from dishwasher detergent. - Ellerimde bulaşık makinesi deterjanı döküntüsü var.

döküntü
{i} rubble
döküntü
(Tekstil) husks
döküntü
cuttings
döküntü
remains
döküntü
(Tekstil) noil
döküntü
remainder
döküntü
(Teknik,Tekstil) comber waste
döküntü
(Coğrafya,Jeoloji) scree
döküntü
(Askeri) ledge
döküntü
trash
döküntü
dilapidated
döküntü
eruption
döküntü
sleazy
döküntü
oddment
döküntü
spillage
döküntü
castoff
döküntü
scraping
döküntü
refuse
döküntü
(Çevre) Litterfall
döküntü
rash of
döküntü
dreg
döküntü
scrap
döküntü
remains, remnants, remainder; scrap, refuse, rubbish; skin eruption
döküntü
sweeps
döküntü
tot
döküntü
heap
döküntü
excuse
döküntü
detritus
döküntü
discarded remnants, scraps
döküntü
skin eruption, exanthema
döküntü
waste
döküntü
those left behind when a group has been dispersed, stragglers
döküntü
residuum
döküntü
shiftless and disreputable drifters
döküntü
skin eruption
döküntü
litter
döküntü
junk

We've got a bunch of useless junk we should get rid of. - Kurtulmamız gereken bir sürü işe yaramaz döküntümüz var.

döküntü
reef (of rock)
döküntü
oddments
döküntü
riffraff
döküntü
dregs
döküntü
deposit
döküntü
spilth
التركية - التركية

تعريف döküntüler في التركية التركية القاموس.

döküntü
Deniz yüzüne yakın, üzerinde dalgaların çatladığı kaya kümesi. İşe yaramayan, değersiz, kötü, berbat: "Şoföre önce kentin en döküntü mahallelerinin adını söylediler."- Ç. Altan
döküntü
İşe yaramayan, değersiz, kötü, berbat
döküntü
Kâğıtçılıkta üretimin herhangi bir safhasında ıskartaya çıkan, genellikle tekrar hamur durumuna getirilen, yaş ve kuru biçimleri olan kâğıt veya karton artığı
döküntü
Dökülmüş, saçılmış şeyler
döküntü
Parçalanan taşların yamaç aşağı kayması, yuvarlanması, etekte birikmesiyle oluşan yer
döküntü
Deniz yüzüne yakın, üzerinde dalgaların çatladığı kaya kümesi
döküntü
Dökülmüş, saçılmış şeyler: "Onlar kendi küfleri, kendi yırtık pırtıkları, kendi döküntüleriyle yaşayabiliyorlar."- Y. K. Beyatlı
döküntü
Üretimin herhangi bir safhasında ıskartaya çıkan, genellikle tekrar hamur durumuna getirilen, yaş ve kuru biçimleri olan kâğıt veya karton artığı
döküntü
Bazı hastalıklarda görülen çıban, leke, uçuk gibi hastalık belirtisi
döküntü
Değersiz, bayağı, ayak takımından olan kimse: "Meşrutiyete uygun yönetim, yurt hainlerinin döküntüleriyle kurulamaz."- H. C. Yalçın
döküntü
Bir topluluktan geri kalmış kimseler
döküntü
Değersiz, bayağı, ayak takımından olan kimse
döküntü
Deniz yüzyine yakın tehlikeli kayalık kümeler
döküntüler
المفضلات