dökülen

listen to the pronunciation of dökülen
التركية - الإنجليزية
pouring out
tributary
effusive
weeping
deciduous
spilled
dökülen şey
spilth
dök
{f} shed

You see the words that I typed on the screen, but you don't see the tears that I shed over the keyboard. - Benim ekranda yazdığım kelimeleri görebilirsin, ama benim klavye üzerine döktüğüm gözyaşlarını göremezsin.

She shed tears while listening to the story. - Hikayeyi dinlerken gözyaşı döktü.

dök
{f} spilt
dök
{f} spill

I spilled egg on the floor. - Yumurtayı yere döktüm.

I spilled my coffee on the carpet. - Kahvemi halıya döktüm.

dök
slop
dök
{f} spilled

I spilled my coffee on the carpet. - Kahvemi halıya döktüm.

Tom almost spilled his coffee. - Tom neredeyse kahvesini döküyordu.

Dökülen!
spill!
dök
dump

Tom put the fire out by dumping a bucket of water on it. - Tom üzerine bir kova su dökerek ateşi söndürdü.

The truck dumped the sand on the ground. - Kamyon kumu yere döktü.

belli dönemlerde dökülen
deciduous
denize dökülen akarsu
fresh
denize dökülen akarsu
freshet
kan dökülen
bloody
kan dökülen vahşi eğlence
Roman holiday
manevi acı ile dökülen gözyaşları
scalding tears
saçları dökülen
balding
toprağa dökülen şarap
libation
üstü başı dökülen
tattered
üstü başı dökülen
out at elbows
üstü başı dökülen kadın
dowdy
üstü başı dökülen kimse
scarecrow
üzüntü ile dökülen gözyaşları
scalding tears
ırmağa dökülen akarsu
affluent
التركية - التركية
sakib
dökülen
المفضلات