Dancing is a perpendicular expression of a horizontal desire.
- Dans, yatay arzunun dikey bir ifadesidir.
An empty bag can't stand upright.
- Boş torba dik duramaz.
She stood bolt upright.
- O civatayı dik durdurdu.
The path zigzagged up the steep slope.
- Yol dik yamaca doğru zikzak çiziyordu.
Watch your step. The stairs are steep.
- Adımına dikkat et, merdivenler diktir.
Keep away from the vertical cliff! she shouted.
- Dikey kayalıklardan uzak durun! o bağırdı.
He drew some vertical lines on the paper.
- Kağıt üzerinde bazı dikey çizgiler çizdi.
They erected a statue in memory of Gandhi.
- Onlar Gandhi'nin anısına bir heykel diktiler.
This statue was erected ten years ago.
- Bu anıt on yıl önce dikildi.
Tom's a stiff-necked old man.
- Tom dik kafalı yaşlı bir adam.
I've heard that sitting up straight is bad for your back.
- Dik oturmanın sırtın için zararlı olduğunu duydum.
Sami looked Layla straight in the eye.
- Sami, Leyla'ya dik dik baktı.
This morning at the station, her attention was caught by a poster with bold letters.
- Bu sabah istasyonda, kalın harfli bir afiş onun dikkatini çekti.
If a triangle has two right angles, it's a square missing one side.
- Bir üçgenin iki dik açısı varsa, o bir kenarı eksik bir karedir.
Some important geometric shapes are the triangle, the square, the rectangle, the circle, the parallelogram and the trapezium.
- Bazı önemli geometrik şekiller üçgen, kare, dikdörtgen, daire, paralelkenar ve ikizkenar yamuktur.
It's not polite to stare at people.
- İnsanlara dik dik bakmak kibarlık değildir.
It's impolite to stare at people.
- İnsanlara dik dik bakmak kabalıktır.
The girl staring back at me was angry.
- Bana dik dik bakan kız öfkeliydi.
These two lines are at right angles.
- Bu iki çizgi dik açılıdır.
Tom lowered his gaze.
- Tom dik dik bakışını indirdi.
Do people ever accuse you of being obstinate?
- İnsanlar seni hiç dik başlı olarak suçlar mı?
It's not polite to stare at people.
- İnsanlara dik dik bakmak kibarlık değildir.
It's impolite to stare at people.
- İnsanlara dik dik bakmak kabalıktır.
Tom lowered his gaze.
- Tom dik dik bakışını indirdi.
Tom is obstinate, isn't he?
- Tom dik kafalı, değil mi?
Tom is quite obstinate, isn't he?
- Tom oldukça dik kafalı, değil mi?
Tom struggled to sit up.
- Tom dik oturmak için çabaladı.
Pythagoras' theorem allows you to calculate the length of the hypotenuse of a right triangle.
- Pisagor teoremi bir dik üçgenin hipotenüs uzunluğunu hesaplaman için izin verir.
He fixed his eyes on me.
- Gözlerini bana dikti.
Everyone's eyes were fixed upon her.
- Herkesin gözleri ona dikildi.
Mother transplanted the flowers to the garden.
- Annem çiçekleri bahçeye dikti.
Tom carefully transplanted the tiny tomato seedlings into his vegetable patch.
- Tom sebze bahçesine minik domates fidelerini dikkatlice dikti.
You should look out for potholes when driving.
- Araba sürerken çukurlara dikkat etmelisin.
Tom made a list of potential problems that we should watch out for.
- Tom dikkat etmemiz gereken potansiyel sorunların bir listesini yaptı.
I'm learning to sew so that I can make myself a dress.
- Kendime bir elbise yapabileyim diye dikiş dikmeyi öğreniyorum.
My mother gave me her sewing machine.
- Annem bana dikiş makinesini verdi.
I bought a new sewing machine.
- Ben, yeni bir dikiş makinesi satın aldım.
Mom was busy with her sewing.
- Annem dikiş işleriyle meşguldü.
How beautiful my sewn drapes are.
- Dikili perdelerim ne kadar güzel.
She sewed a button on her coat.
- O, ceketine bir düğme dikti.
Mary sewed her own costume.
- Mary kendi kostümünü dikti.
Tom carefully transplanted the tiny tomato seedlings into his vegetable patch.
- Tom sebze bahçesine minik domates fidelerini dikkatlice dikti.
Mother transplanted the flowers to the garden.
- Annem çiçekleri bahçeye dikti.
Can you sew on these buttons for me?
- Sen bu düğmeleri benim için dikebilir misin?
Do you have a needle to sew on these buttons?
- Bu düğmeleri dikmek için bir iğnen var mı?
I think Tom needs stitches.
- Sanırım Tom'un dikişlere ihtiyacı var.
She needed five stitches.
- Ona beş dikiş atıldı.
Everyone but Tom listened intently.
- Tom'dan başka herkes dikkatle dinledi.
Tom is listening intently.
- Tom dikkatle dinliyor.
The higher we climbed, the steeper became the mountain.
- Ne kadar yükseğe tırmanırsak dağlar o kadar dik olur.
Tom planted three apple trees in his yard.
- Tom bahçesine üç elma ağacı dikti.
Planting forests is good for the environment.
- Ormanların dikimi çevre için iyidir.