O, karısını vahşice öldürdü.
- He brutally murdered his wife.
Tom, Mary'yi vahşice ölümüne dövdü.
- Tom brutally beat Mary to death.
Polisin gaddarlığı uzun süredir bir sorundur.
- Police brutality has been a problem for a long time.
Ezici bir çoğunluk acımasız cezanın kaldırılması için oy kullandı.
- An overwhelming majority voted to abolish the brutal punishment.
Onlar yeterince acımasızlar mı?
- Are they brutal enough?
İsyan çok sert bir biçimde bastırıldı.
- The uprising was brutally suppressed.
Böyle sert koşullar altında hiç kimse çalışamaz.
- No one can work under such brutal conditions.