Güzel sıcaklık ve rahatlık veren büyük bir soba vardı.
- There was a large stove that gave lovely warmth and coziness.
O, rahat küçük bir evde yaşar.
- He lives in a cozy little house.
Yan sokaktaki küçük ve rahat bir evde yaşıyoruz.
- We live in a cozy little house in a side street.
Odanın sıcacık bir havası vardı.
- The room had a nice cozy feel.
He spent all day cozying up to the new boss, hoping for a plum assignment.