Bu devlet memurları rüşvetçidir.
- These government officials are corrupt.
Bu politikacılar rüşvetçi.
- These politicians are corrupt.
Biz kötü ve yolsuz liderlerimizden nefret ediyoruz!
- We hate our wicked and corrupt leaders!
Para Tom'u kötü yola sürüklüyordu.
- Money was corrupting Tom.
Kolay yaşamak savaşçı ruhu bozdu.
- Easy living corrupted the warrior spirit.
Seçmenler bozuk olmamalıdır.
- Voters must not be corrupted.
Birçok insan ülkemiz politikacılarının yozlaşmış olduğuna inanıyor.
- Many people believe that our country's politicians are corrupt.
İnsanın kalbi yozlaşmış.
- The heart of man is corrupt.
Ülkemdeki politikacılar çok bozuk.
- The politicians in my country are very corrupt.
Seçmenler bozuk olmamalıdır.
- Voters must not be corrupted.
Siyasetçilerimizin ahlakı bozuldu.
- The morals of our politicians have been corrupted.
Genel ahlak bu kasabada bozulmuş.
- Public morals have been corrupted in this town.
Her nasılsa mesaj bozulmuş, bu yüzden okumadan önce düzelttik.
- For some reason the message text was corrupted, so I restored it before reading.
İktidar partisi bozulmuş fakat muhalefet biraz daha iyi.
- The party in power is corrupt, but the opposition is little better.
Yolsuzluk hala yaygındır.
- Corruption is still common.
Hayatını yolsuzlukla mücadeleye adadı.
- He dedicated his life to fighting corruption.
En sıkıntılı olan en iyinin yozlaşmasıdır.
- What is most troublesome is the corruption of the best.
Şehir yönetimindeki yozlaşmayı ortaya çıkardı.
- He exposed corruption in the city government.
Birçok siyasetçi rüşvet, seçmen dolandırıcılığı ve kamu parasının çalınması ile suçlandı.
- Many politicians were accused of corruption, voter fraud and theft of public money.
O, genişleyen bir rüşvet skandalıyla ithaf edilen ilk ulusal siyasetçi.
- He is the first national politician to be named in a widening corruption scandal.
O, ayartıcı ahlakla ve tehlikeli fikirleri yaymakla suçlandı.
- He was accused of corrupting morals and spreading dangerous ideas.
Her nasılsa mesaj bozulmuş, bu yüzden okumadan önce düzelttik.
- For some reason the message text was corrupted, so I restored it before reading.
Genel ahlak bu kasabada bozulmuş.
- Public morals have been corrupted in this town.
Seçmenler bozuk olmamalıdır.
- Voters must not be corrupted.
Kolay yaşamak savaşçı ruhu bozdu.
- Easy living corrupted the warrior spirit.
Siyasetçilerimizin ahlakı bozuldu.
- The morals of our politicians have been corrupted.
Bu yabancı kelimeler güzel dilimizi bozuyor.
- These foreign words are corrupting our beautiful language.
And God looked upon the earth, and, behold, it was corrupt; for all flesh had corrupted his way upon the earth.
It turned out that the program was corrupt - that's why it wouldn't open.
Who with such corrupt and pestilent bread would feed them.
The Government here is corrupt, so we'll emigrate to escape them.
The inducing and accelerating of putrefaction is a subject of very universal inquiry; for corruption is a reciprocal to generation. — Francis Bacon.
... an ability to deliver for the Afghan people without being corrupt. In other words, we're ...