Onun sorunla başa çıkmak için yeterli deneyimi yoktu.
- He didn't have enough experience to cope with the problem.
Bu zor sorunların üstesinden gelmek zorundasın.
- You have to cope with those difficult problems.
Zor durumlarla başa çıkamıyor.
- He can't cope with difficult situations.
O, sorunlarla başa çıkabilir.
- He can cope with the problems.
I wanted to become a finish carpenter, but I just couldn't cope.