O sizinle doğrudan temas kuracak.
- He will be contacting you directly.
Başka sorunlarınız olursa benimle temas etmekten çekinmeyin.
- Please don't hesitate to contact me if you have any other questions.
Artık Tom'la temas etmek için çok geç.
- It's too late to contact Tom now.
Benimle irtibat kurmaktan çekinme.
- Feel free to contact me.
Biz Tom'la irtibat kurmak zorundayız.
- We've got to contact Tom.
Tom Mary ile göz temasından kaçınmak için elinden geleni yaptı.
- Tom did his best to avoid making eye contact with Mary.
Tom Mary ile göz teması sürdürdü.
- Tom maintained eye contact with Mary.
Yerel politikacılarıyla temas ettiler.
- They contacted their local politicians.
Dün öğleden sonra Tom'la temas ettim.
- I contacted Tom yesterday afternoon.
Her türlü insanla bağlantı kurar.
- He comes into contact with all kinds of people.
Sanırım onunla bağlantı kurmamın zamanıdır.
- I think it's time for me to contact her.
Kontak lenslerimi arıyorum.
- I'm looking for my contact lens.
Kontak lenslerle uyuyakaldım.
- I fell asleep with my contacts in.
Saat onda buluşmamız gerekiyorken, onlarla bağlantı kuramadım. Onların kaza geçirip geçirmediğini merak ediyorum.
- Even though we were supposed to meet at 10, I've had no contact with them. I wonder if they've had an accident.
O, telefonla onunla bağlantı kuramadı.
- She wasn't able to contact him by phone.
Tom seninle iletişime geçmek istiyor.
- Tom has been trying to contact you.
Tom'un bir telefonu yok, bu yüzden onunla iletişime geçmek zor.
- Tom doesn't have a phone, so it's difficult to contact him.
Tom'la daha fazla kontak kurmak istemiyorsan, benim için hava hoş.
- If you don't want to have any more contact with Tom, that's fine with me.
Tom'la kontak kurmak mümkün olabilir.
- It might be possible to contact Tom.
Acil bir durumda, polise başvurun
- In case of an emergency, contact the police.
Tom Jackson'ın nerede olduğuna dair herhangi bir bilginiz varsa yerel polisinize başvurun.
- Contact your local police if you have any information on Tom Jackson's whereabouts.
Üzgünüz, iletişim kurmaya çalıştığınız kişi mevcut değil.
- We are sorry, the person you are trying to contact is not available.
Kişi listene beni eklemek ister misin?
- Would you like to add me to your contact list?
Tom kontakt lenslerini bulamazdı.
- Tom couldn't find his contact lens.
Kontakt lensimi bulmama yardım edin.
- Help me find my contact lens.
Maria yatalaktı. Dışarıdaki dünyayla tek irtibatı televizyon yayınları aracılığıyla oluyordu.
- Maria was bedridden. The only contact she had with the outside world was via the TV broadcasts.
Tom, Mary'nin aracılığıyla John'la temas kurdu.
- Tom contacted John through Mary.
Hey! Bu doğru yer değil. Sen bununla ilgili bilgi için gerçek milli takım antrenörüyle temas kurmalısın.
- Hey! This is not the right place. You should contact the actual national coach for information regarding this.
Onlar bizimle tekrar bağlantı kurmak istediler mi?
- Did they want to contact us again?
Onunla bağlantı kurmak istiyorum. Onun telefon numarasını biliyor musun?
- I want to contact him. Do you know his phone number?
Sizinle irtibat kurabileceğimiz bir numaranız var mı?
- Do you have a number where we can contact you?
Japonca konuşan bir doktorla nasıl irtibata geçebilirim?
- How can I contact a Japanese-speaking doctor?
Nasıl bağlantı kurdun?
- How did you make contact?
O, telefonla onunla bağlantı kuramadı.
- She wasn't able to contact him by phone.
Dil dile değmeden, dil öğrenilmez.
- You cannot learn a language without tongue contact.
Tom Mary ile gizlice ilişki kuruyor.
- Tom has secretly been contacting Mary.
Sizinle temasa geçmek için en iyi yol hangisidir?
- What's the best way to contact you?
Sen bizimle tekrar temasa geçmek istedin mi?
- Did you want to contact us again?
Eğer adres değişirse, lütfen bizimle bağlantı kurun.
- If the address changes, please contact us.
I am trying to contact my sister.
The salesperson had a whole binder full of contacts for potential clients.
The side of the train contacted the gantry.
Touch the contact to ground and read the number again.