Lütfen sık sık sözümü kesmekten kaçınır mısınız!
- Could you please refrain from interrupting me constantly!
Onlar sık sık kendileriyle çelişiyorlar.
- They contradict themselves constantly.
Daima kendi kendime lakırdı ederim.
- I constantly talk to myself.
O, sürekli şikâyet ediyor.
- He is constantly complaining.
Sally saç stilini sürekli değiştiriyordu.
- Sally was constantly changing her hairstyle.
Amcam sürekli olarak ailesine başına bela olur.
- My uncle constantly causes his family trouble.
Ona sürekli olarak terbiyesini takınmasını söylüyorum.
- I'm constantly telling her to behave herself.
Kapalı bir sistem içerisinde bulunan enerjilerin toplamı sabit kalır.
- In a closed system the sum of the contained energies remains constant.
Kan akışı genellikle sabit ve süreklidir.
- The blood stream is usually constant and continuous.
Bu daimi bir sorundur.
- This is a constant problem.
Bu dünyada daimi tek şey değişimdir.
- The only thing constant in this world is change.
Bu dünyada değişkenlikten başka sürekli bir şey yoktur.
- There is nothing in this world constant, but inconstancy.
O, sürekli nevraljiden acı çekmektedir.
- She suffers from constant neuralgia.
Konstantinopolis'in fethi, Orta Çağ'ın sonunu işaret eder.
- The conquest of Constantinople marks the end of the Middle Ages.
Konstantinopolis 1453'te Osmanlı Türklerinin eline düştü.
- Constantinople fell to the hands of the Ottoman Turks in 1453.
Değişim değişmeyen tek şeydir.
- Change is the only constant.
Agrippa and the rest of his weeping friends earnestly besought him not to offer violence unto himself, ‘with a settled resolution he desired again they would approve of his good intent, and not seek to dehort him from it’; and so constantly died.
I find that I am constantly reminding you to feed your pets.
... You're constantly saying, OK, if I don't get this right, ...
... constantly controlled by media or by ...