Kapalı bir sistem içerisinde bulunan enerjilerin toplamı sabit kalır.
- In a closed system the sum of the contained energies remains constant.
Kan akışı genellikle sabit ve süreklidir.
- The blood stream is usually constant and continuous.
Bu dünyada daimi tek şey değişimdir.
- The only thing constant in this world is change.
Bu daimi bir sorundur.
- This is a constant problem.
Bu dünyada değişkenlikten başka sürekli bir şey yoktur.
- There is nothing in this world constant, but inconstancy.
Onun sürekli şikâyet konuşması beni sinirlendirdi.
- Her constant complaining speech irritated me.
Konstantinopolis'in fethi, Orta Çağ'ın sonunu işaret eder.
- The conquest of Constantinople marks the end of the Middle Ages.
Konstantinopolis 1453'te Osmanlı Türklerinin eline düştü.
- Constantinople fell to the hands of the Ottoman Turks in 1453.
Değişim değişmeyen tek şeydir.
- Change is the only constant.
you must increase power to maintain a constant altitute.
O, sürekli mektuplar yazıyor.
- She is constantly writing letters.
Karısı ona sürekli dırdır ediyor.
- His wife nags him constantly.
Onlar sık sık kendileriyle çelişiyorlar.
- They contradict themselves constantly.
Lütfen sık sık sözümü kesmekten kaçınır mısınız!
- Could you please refrain from interrupting me constantly!
Ona sürekli olarak terbiyesini takınmasını söylüyorum.
- I'm constantly telling her to behave herself.
Sürekli olarak isimleri unutuyorum.
- I am constantly forgetting names.
Daima kendi kendime lakırdı ederim.
- I constantly talk to myself.
Agrippa and the rest of his weeping friends earnestly besought him not to offer violence unto himself, ‘with a settled resolution he desired again they would approve of his good intent, and not seek to dehort him from it’; and so constantly died.
y(t) \ = \ y_o e^{-t / \tau} \ .
... in fertility. That’s called the Constant Fertility Assumption. And it shows that ...
... on preference to the economic side thereof constant preference going around ...