Son yolculuğumdan beri ailen oldukça arttı.
- Your family has considerably increased since my last voyage.
Köprüyü yapmanın maliyeti oldukça arttı.
- The cost of building the bridge blew out considerably.
Yeni hastane binasının maliyeti İlk tahmin edilenden çok daha yüksektir.
- The cost of building the new hospital was considerably higher than first estimated.
Tom'un önerisini dikkate almak zorunda kaldım.
- I had to consider Tom's proposal.
Bir açıklama daha olma ihtimalini göz önünde bulundurmak için zerre kadar istekli olmadığına inanamıyorum.
- I can't believe that you aren't at least willing to consider the possibility that there's another explanation.
Göz önünde bulundurmak zorunda olduğun ilk şey zamandır.
- The first thing you have to take into consideration is time.
O hesaba katmak için çok fazla.
- That's a lot to consider.
Kış havasında araba kullanırken önemli ölçüde özen, tavsiye olunur.
- Considerable care is advised when driving in winter weather.
Ben bu koşullar altında önemli bir baskı gösterdiğimi düşünüyorum.
- I think I've showed considerable constraint under the circumstances.
Bu sorunu göz önüne almak zorundayız.
- We have to take this problem into consideration.
Ailenin kültürel geçmişini göz önüne almak çok önemlidir.
- It is very important to consider the cultural background of the family.
Tom ihtiyacı olan şeyi bizden almayı düşünmek isteyebilir.
- Tom might want to consider buying what he needs from us.
Tom Mary'den tavsiye almayı düşünmek isteyebilir.
- Tom might want to consider asking Mary for advice.
Thomas onu çok zeki olarak dikkate almadı.
- Thomas didn't consider him very intelligent.
Gerçeği dikkate almalısın.
- You must take the fact into consideration.
Tom Mary'yi bir kahraman olarak görmektedir.
- Tom considers Mary to be a heroine.
Bazı insanlar Klingon, Interlingua ve Esperanto gibi dilleri öğrenmenin zaman kaybı olduğunu düşünmektedir.
- Some people consider it a waste of time to study languages such as Klingon, Interlingua and Esperanto.
Deprem, büyük ölçüde hasara yol açtı.
- The earthquake caused considerable damage.
Tom'un deneyimi büyük ilgi gördü.
- Tom's experience attracted considerable attention.
Hatırı sayılır bir tartışmadan sonra, alıcı ve satıcı anlaşmaya vardı.
- After considerable argument, the buyer and the seller finally came to terms.
Oğluna hatırı sayılır bir servet bıraktı.
- He bequeathed a considerable fortune to his son.
İstifa etmek için hayli baskı altındayım.
- I've been under considerable pressure to resign.
Hava bir odada sıkıştırıldığında hayli ısı yalıtımı sağlar.
- Air provides considerable thermal insulation when trapped in a chamber.
Onu hiç hesaba katmadım.
- I've never considered that.
Tom'un ne yapmak isteyebileceğini hesaba katmamıştım bile.
- I didn't even consider what Tom might want to do.
The situation is considerably better.
She sat there for a moment, considering him.
This body will now consider the proposed amendments to Section 453 of the zoning code.
Consider that we’ve had three major events and the year has hardly begun.
I considered the pie undercooked.
Consider a triangle having three equal sides.
... the United States at the end of the 19th century that was considerably faster, perhaps twice ...