Tom'un önerisini dikkate almak zorunda kaldım.
- I had to consider Tom's proposal.
Göz önünde bulundurmak zorunda olduğun ilk şey zamandır.
- The first thing you have to take into consideration is time.
Her ihtimali göz önünde bulundurmak zorundayım.
- I have to consider every possibility.
O hesaba katmak için çok fazla.
- That's a lot to consider.
Bu sorunu göz önüne almak zorundayız.
- We have to take this problem into consideration.
Ailenin kültürel geçmişini göz önüne almak çok önemlidir.
- It is very important to consider the cultural background of the family.
Diğer alternatiflerin ihtimalini düşünmek için zerre kadar istekli olmadığına inanamıyorum.
- I can't believe that you aren't at least willing to consider the possibility of other alternatives.
Tom Mary'nin istediği krediyi ona vermeyi düşünmek isteyebilir.
- Tom might want to consider giving Mary the loan she asked for.
Tom Mary'nin hislerini hiç dikkate almadı.
- Tom didn't consider Mary's feelings at all.
Tom Mary'nin yaşını dikkate almadı.
- Tom didn't take Mary's age into consideration.
Tom Mary'yi bir kahraman olarak görmektedir.
- Tom considers Mary to be a heroine.
Bazı insanlar Klingon, Interlingua ve Esperanto gibi dilleri öğrenmenin zaman kaybı olduğunu düşünmektedir.
- Some people consider it a waste of time to study languages such as Klingon, Interlingua and Esperanto.
Ben ebevenylerime yardım etmenin benim vazifem olduğunu hesaba katarım.
- I consider it my duty to help my parents.
Onu hiç hesaba katmadım.
- I've never considered that.
Sorun düşünmeye değmez.
- The problem is not worth consideration.
Yeni metot epeyce düşünmeye değer.
- The new method is well worth consideration.
Bay Yamada sekreterine doğum gününde bir buket çiçek gönderdiği için çok düşünceliydi.
- It was very considerate of Mr. Yamada to send his secretary a bouquet of flowers on her birthday.
Tom oldukça düşünceli.
- Tom is quite considerate.
O, annesinin tavsiyesini göz önünde tutmalıdır.
- She should take into consideration the advice of her mother.
Bu tür düşüncelerin sonuçta onların nihai kararı üzerinde herhangi bir etkisi olmamıştır.
- Such considerations ultimately had no effect on their final decision.
Tom çok hürmetkar, değil mi?
- Tom is very considerate, isn't he?
Tom hürmetkâr, değil mi?
- Tom is considerate, isn't he?
Bu dikkatli bir değerlendirme gerektirir.
- That requires careful consideration.
Köprüyü yapmanın maliyeti oldukça arttı.
- The cost of building the bridge blew out considerably.
Bu alan oldukça geç inşa edilmiştir.
- This area has been considerably built up of late.
Japonya'da pirinç için talep önemli.
- The demand for rice in Japan is considerable.
Ben bu koşullar altında önemli bir baskı gösterdiğimi düşünüyorum.
- I think I've showed considerable constraint under the circumstances.
O başkalarına karşı anlayışlıdır.
- She is considerate of others.
Sen bizi rahatsız etmemek için saygılıydın.
- You were considerate not to disturb us.
Doris herkesin hislerine karşı saygılı.
- Doris is considerate of everybody's feelings.
Tom Mary'nin yaşını dikkate almadı.
- Tom didn't take Mary's age into consideration.
Programı dikkate almalıydık.
- We should have taken the schedule into consideration.
Tom Mary'nin yaşını dikkate almadı.
- Tom didn't take Mary's age into consideration.
Domuz yetiştiriciliği endüstrisini dikkate almazsak 'domuz gribi' adı 'A gribi (H1N1) olarak değişti.
- Out of consideration to the pig farming industry the name 'pig influenza' has been changed into 'influenza A(H1N1)'.
Norveç'te yaşanan katliam ve son günlerde İngiltere'deki ayaklanma ve yağma, dünyanın içine sürüklendiği durum itibarı ile dehşet vericidir.
- The massacre in Norway and the recent rebellion and the booty in England, are dreadful in consideration of the circumstances that the world drifted into.
Tom tehlikeli sayılır.
- Tom is considered dangerous.
Tom'un yaralaları önemsiz sayılır.
- Tom's injuries are considered minor.
Bir seçenek şimdi görüşülmekte.
- An option is now under consideration.
Bu tür düşüncelerin sonuçta onların nihai kararı üzerinde herhangi bir etkisi olmamıştır.
- Such considerations ultimately had no effect on their final decision.
Benzerlikleri dikkate alarak başlayalım.
- Let's begin by considering the similarities.
Tom'un deneyimi büyük ilgi gördü.
- Tom's experience attracted considerable attention.
Deprem, büyük ölçüde hasara yol açtı.
- The earthquake caused considerable damage.
Oğluna hatırı sayılır bir servet bıraktı.
- He bequeathed a considerable fortune to his son.
Hatırı sayılır bir tartışmadan sonra, alıcı ve satıcı anlaşmaya vardı.
- After considerable argument, the buyer and the seller finally came to terms.
Yeni hastane binasının maliyeti İlk tahmin edilenden çok daha yüksektir.
- The cost of building the new hospital was considerably higher than first estimated.
Saygı çok gereklidir.
- Consideration is very necessary.
Tom Mary'nin isteğini dikkate aldı.
- Tom considered Mary's request.
O neden seksist olarak dikkate alınırdı?
- Why would that be considered sexist?
Benzerlikleri dikkate alarak başlayalım.
- Let's begin by considering the similarities.
Tom yaşına göre iyi yaptı.
- Tom did well considering his age.
Hava bir odada sıkıştırıldığında hayli ısı yalıtımı sağlar.
- Air provides considerable thermal insulation when trapped in a chamber.
İstifa etmek için hayli baskı altındayım.
- I've been under considerable pressure to resign.
She sat there for a moment, considering him.
This body will now consider the proposed amendments to Section 453 of the zoning code.
Consider that we’ve had three major events and the year has hardly begun.
I considered the pie undercooked.
Consider a triangle having three equal sides.
I’m considering going to the beach tomorrow.
He treated them considerately, letting them each work their own way.
He nodded considerately. It must have been hard for you..
After much consideration, I have decided to stay.
Sure I'll move my car, but only for a consideration.
... not age prejudiced—anybody who wants to do three things to consider demography. It’s ...
... on your legs." Which is by way of asking you to consider the possibility that there are ...