Mary ondan aynı şeyi bir kereden fazla açıklamasını istediğinde, Tom bundan nefret ediyor.
- Tom hates it when Mary asks him to explain the same thing more than once.
Bir kerede iki yerde olamazsın.
- You can't be two places at once.
Her şey birdenbire oldu.
- Everything happened all at once.
Birdenbire, o konuştu.
- All at once, he spoke out.
Bu işlerin hepsini bir defada yapmaya çalışma.
- Don't try to do all these things at once.
Senin bir defa televizyona çıktığını hatırlıyorum.
- I remember you appeared on television once.
Bir zamanlar bir öğrenci iken onunla tanıştım.
- I once met him when I was a student.
Onu bir zamanlar trende gördüm.
- I have seen him once on the train.
Sen şimdi nerede oturuyorsun?
- Where are you sitting at the moment?
Sen şimdi nerede oturuyorsun?
- Where do you live at the moment?
Sana eskiden hiç söz etmedim.
- I never mentioned you once.
Çocukların olur olmaz anlayacaksın.
- You'll understand once you have kids.
Emekli olur olmaz insanlar seni nadiren görmeye gelirler.
- People rarely come to see you once you are retired.