Dan ve Linda arasında bir anlaşmazlık vardı.
- There had never been a conflict between Dan and Linda.
Din ve bilim arasında büyük bir anlaşmazlık vardır.
- There is a great conflict between religion and science.
Ben çatışmadan kaçınmaya çalıştım.
- I tried to avoid conflict.
Liderler arasındaki çatışmalar sağlıksız bölgecilikle sonuçlandı.
- The conflicts among leaders resulted in unhealthy sectionalism.
Konuyla ilgili çelişkili görüşlerimiz var.
- We have conflicting opinions on the matter.
Tom çelişkiye düşmüş hissediyor.
- Tom is feeling conflicted.
O her zaman biriyle uyuşmazlık içinde gibi görünüyor.
- He seems to be always in conflict with someone.
Birinci Dünya Savaşı bölgesel bir çatışma olarak başlamış ve tarihin en kötü insanlık felaketlerinden biri olmuştur.
- The First World War began as a regional conflict and become one of history's worst humanitarian catastrophes.
Kış Savaşı, Finlandiya ile Sovyetler Birliği arasındaki askeri bir çatışmaydı.
- The Winter War was a military conflict between Finland and the Soviet Union.
Onun davranışı söylediği ile çelişiyor.
- His behavior conflicts with what he says.
Yerli konuşmacılar dillerinde doğru olan veya olmayan şey hakkında çelişkili bilgiler verebilirler.
- Native speakers can give you conflicting information about what is or is not correct in their language.
O babası ile çatışma içinde.
- She is in conflict with her father.
Bu çatışmayı çözmek imkansız.
- It is impossible to resolve the conflict.
Tom'un çelişkili duyguları vardı.
- Tom had conflicting feelings.
Leyla'nın çelişkili ifadesi mahkemeyi şaşırttı.
- Layla's conflicting testimony confused the court.
Onun fikri benimkiyle çelişiyor.
- His opinion is in conflict with mine.
Yerli konuşmacılar dillerinde doğru olan veya olmayan şey hakkında çelişkili bilgiler verebilirler.
- Native speakers can give you conflicting information about what is or is not correct in their language.
Tom'un çelişkili duyguları vardı.
- Tom had conflicting feelings.
O her zaman biriyle uyuşmazlık içinde gibi görünüyor.
- He seems to be always in conflict with someone.
Liderler arasındaki çatışmalar sağlıksız bölgecilikle sonuçlandı.
- The conflicts among leaders resulted in unhealthy sectionalism.
BM, uluslararası krizleri ortadan kaldırmada ve çatışmaları önlemede önemli bir rol oynadı.
- The UN has played a major role in defusing international crises and preventing conflicts.
Your conference call conflicts with my older one: please reschedule.
I wanted to attend the meeting but there's a conflict in my schedule that day.
The conflict between the government and the rebels began three years ago.
In the absence of all conflicting evidence.
... conflict or extreme poverty ...
... So is our perception in an asymmetrical conflict of one ...