O, itiraf etmek için zorlandı.
- She was forced to confess.
Tom suçunu itiraf etmek zorunda kaldı.
- Tom has to confess his crime.
Yalan söylemek zorunda kaldığını itiraf etti.
- He confessed he had to lie.
İtiraf etmeyi başardı.
- He did not fail to confess.
O, ırkçı gruplarla temas halinde olduğunu mahkemede itiraf etti.
- He confessed in court that he was in touch with racist groups.
People confess to anything under torture.
... cannot have to confess this month and the cellmark b ...
... MALCOLM GLADWELL: I have to confess ...