İşlerine karışmaya niyetim yok.
- I have no intention of meddling in your affairs.
Benim niyetim size herhangi bir şekilde zarar vermek değildir.
- It is not my intent to hurt you in any way.
Amaçlarını bilmem gerekiyor.
- I need to know your intentions.
Onların amaçları açıktır.
- Their intentions are obvious.
Polis suçluyu durdurmaya niyetliydi.
- The police were intent on stopping the criminal.
Tom yapmak istemediği bir şey yapmaya niyetli değildi.
- Tom had no intention of doing anything he didn't want to do.
Tom dikkatle dinledi.
- Tom listened intently.
Tom dikkatle Mary'ye baktı.
- Tom stared at Mary intently.
Onun kasıtlı olmadığına eminim.
- I'm sure that wasn't intentional.
O pencereyi kasıtlı olarak kırdı.
- He broke the window intentionally.