Epeyce yer ziyaret ettik.
- We visited quite a few places.
Onun epeyce rekoru var.
- He has quite a few records.
Ne yapacağımdan pek emin değilim.
- I'm not quite sure what to do.
Pek öyle tasarladığım gibi olmadı.
- It didn't work out quite like I intended it to.
Oldukça büyük bir numara.
- It is quite a big number.
Oğlun şimdiye kadar oldukça uzun olmalı.
- Your son must be quite tall by now.
Sizinle tamamen aynı fikirde değilim.
- I do not quite agree with you.
Tom hâlâ oyunun kurallarını tamamen öğrenmemişti.
- Tom still hasn't quite learned the rules of the game.
Tom hâlâ oyunun kurallarını tamamen öğrenmemişti.
- Tom still hasn't quite learned the rules of the game.
Sizinle tamamen aynı fikirde değilim.
- I do not quite agree with you.
Tom sandalyeyi gayet rahat buldu.
- Tom found the chair quite comfortable.
Saat 2.30'a kadar niçin işi bitirtmek zorunda olduğumuzu Tom gayet net açıkladı.
- Tom made it quite clear why we had to have the job finished by 2:30.
O, gerçekten oldukça iyi bir hikaye.
- It is really quite a good story.
Bu TV programı gerçekten çok ilginçtir.
- This TV program is really quite interesting.
Sonuçtan tam olarak memnun değiliz.
- We are not quite satisfied with the result.
O tasarımcının adını tam olarak anlamadım.
- I didn't quite catch the name of that designer.
Bilgisayarlarla büsbütün evdedir.
- He is quite at home with computers.
Büsbütün hayal kırıklığı, biz hayallerimizin yok olduğunu gördük.
- Quite frustrated, we saw our dreams disappear.
Onlar bir hayli çok kitap satın aldılar.
- They bought quite a few books.
O, bu sabah bir hayli mektup aldı.
- He received quite a few letters this morning.
I don't quite understand you.