Epeyce yer ziyaret ettik.
- We visited quite a few places.
Ben et yemeyen epeyce insan tanıyorum.
- I know quite a few people who don't eat meat.
Onun pek çok arkadaşı var.
- He has quite a few friends.
Ne yapacağımdan pek emin değilim.
- I'm not quite sure what to do.
Oldukça büyük bir numara.
- It is quite a big number.
Kadınlar gerçekten oldukça tehlikeliler. Bu konuda ne kadar çok düşünürsem, o kadar çok yüz örtüsünün arkasındaki nedeni anlayabileceğim.
- Women really are quite dangerous. The more I think about this, the more I'm able to understand the reasoning behind face covering.
Emin görünüyordu fakat onun iç duyguları tamamen farklıydı.
- He looked confident but his inner feelings were quite different.
Sizinle tamamen aynı fikirde değilim.
- I don't quite agree with you.
Ayı tamamen uysal ve ısırmaz.
- The bear is quite tame and doesn't bite.
Tom hâlâ oyunun kurallarını tamamen öğrenmemişti.
- Tom still hasn't quite learned the rules of the game.
Tom sandalyeyi gayet rahat buldu.
- Tom found the chair quite comfortable.
Onun niçin sinirlendiği gayet açık.
- Why he got angry is quite clear.
O, gerçekten oldukça iyi bir hikaye.
- It is really quite a good story.
O gerçekten hoş bir arkadaş fakat ondan hoşlanmıyorum.
- He's quite a nice fellow but I don't like him.
Tom işaretin ne anlama geldiğini tam olarak çıkaramadı.
- Tom couldn't quite make out what the sign said.
O tasarımcının adını tam olarak anlamadım.
- I didn't quite catch the name of that designer.
Büsbütün hayal kırıklığı, biz hayallerimizin yok olduğunu gördük.
- Quite frustrated, we saw our dreams disappear.
Bilgisayarlarla büsbütün evdedir.
- He is quite at home with computers.
Onlar bir hayli çok kitap satın aldılar.
- They bought quite a few books.
Mademki Tom işsiz onun bir hayli boş zamanı var.
- Now that Tom is unemployed, he has quite a bit of free time.