تعريف complete في الإنجليزية التركية القاموس.
- tamamlamak
Yeni davranış kurallarını ihlâl etmekten yakalanan gençler seyahat özgürlüğü haklarını kaybedecekler, ve bu hakkı geri almak için parasız toplum işini tamamlamak zorunda kalacaklar.
- Youths who are caught violating the new rules on behaviour will lose their right to free travel, and will have to complete unpaid community work to earn it back.
Görevi tamamlamak için daha fazla zamana ihtiyacı vardı.
- He needed more time to complete the task.
- {s} tam
Onun sözleri tamamen anlamsızdı.
- Her words were completely meaningless.
Hepsi bununla tamamlandı.
- All is completed with this.
- {s} bütün
O bütünüyle yanlış değil.
- This isn't completely wrong.
O bütünüyle yanlış değil.
- That's not completely wrong.
- eksiksiz
Sami polislere eksiksiz bir sahte hikaye anlattı.
- Sami told cops a complete fake story.
Prosedür doğru ve eksiksiz yürütülmelidir.
- The procedure must be executed correctly and completely.
- {f} doldurmak
- {f} bitirmek
- {f} tamamla
Hepsi bununla tamamlandı.
- All is completed with this.
Biz, beş gün içinde işi tamamlayabilmeliyiz.
- We should be able to complete the work in five days.
- {f} yerine getirmek
- {f} tamamla: adj.tamam
- {s} tamamı
Numarayı tamamıyle unuttum.
- I completely forgot the number.
Asal sayılar hayata benzerler, onlar tamamıyla mantıklıdır ama bütün zamanınızı bu konuyu düşünerek harcasanız dahi belirli bir kural bulmak imkansızdır.
- Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.
- {s} 1. tam, katıksız: I'm in complete sympathy with what you're saying. Senin dediklerine tamamıyla katılıyorum. It came as a complete
- halletmek
- nihayetlendirmek
- tam olma hali
- completeness bütünlük
- bitev
- tamam
Onun sözleri tamamen anlamsızdı.
- Her words were completely meaningless.
Tamamen işine dalmıştı.
- He was completely absorbed in his work.
- bitmiş
Yeni okul binasının gelecek yıl bahara bitmiş olması bekleniyor.
- The new school building is expected to be completed by spring next year.
Yeni köprü marta kadar bitmiş olacak.
- The new bridge will have been completed by March.
- a complete surprise tam bir sürpriz
- {f} tamamla: adj.eksiksiz
- berkelam
- tam, katıksız: I'm in complete sympathy with what you're saying. Senin dediklerine tamamıyla katılıyorum. It came as a complete
- katıksız
- tümlemek
- (Bilgisayar) tamamlandı
Binanın iskeleti artık tamamlandı.
- The frame of the building is now complete.
İş yarım saatten az bir sürede tamamlandı.
- The work was completed in under half an hour.
- tamamlama
Onu uzun zaman önce tamamlamalıydın.
- You should have completed it long ago.
Projeyi tamamlamak için daha çok zaman ayırmamız gerektiğini söylediğinde Tom'un kesinlikle bir fikri vardı.
- Tom certainly had a point when he said we should allow more time to complete the project.
- {s} tamamlanmış
Ben gelmeden önce iş tamamlanmıştı.
- The work had been completed before I arrived.
Yeni köprü, marta kadar tamamlanmış olacak.
- The new bridge will have been completed by March.
- (Bilgisayar) tamamlamak tam
- sonunu getirmek
- tekmillemek
- {s} iyice
- ikmal etmek
- dört başı mamur
- (Bilgisayar) tamamlanan yüzde
- tekmil etmek
- kotarmak
- itmam etmek
- bütünlemek
- butünüyle
- {f} uygulamak
- {s} mükemmel
- bütünlüklü
- (Bilgisayar) biten
- tamamlar
- komple
- completely
- tamamen
Onun sözleri tamamen anlamsızdı.
- Her words were completely meaningless.
Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır.
- Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.
- completion
- {i} bitirme
- completely
- büsbütün
- complete a period of time
- gününü doldurmak
- complete a phase
- aşamadan geçmek
- complete attention
- pür dikkat
- complete attention
- akıl fikir
- complete attention
- tam dikkat
- complete binary tree
- (Bilgisayar,Teknik) tam ikili ağaç
- complete blood count
- (Tıp) tam kan sayımı
- complete cardiac block
- (Tıp) tam kalp bloğu
- complete cargo
- (Ticaret) bütün yük
- complete circuit
- (Fizik) tam devre
- complete collapsed
- (Çevre) tam göçük
- complete coma
- (Tıp) karus
- complete cost
- (Ticaret) tam maliyet
- complete crowding out
- (Ticaret) tam dışlama etkisi
- complete cycle
- (Bilgisayar,Teknik) tam çevrim
- complete date
- (Bilgisayar) tam tarih
- complete dedication
- tam bağlılık
- complete denture
- (Diş Hekimliği) tam takma diş
- complete diet
- (Denizbilim) tambesin
- complete equivalence
- tam eşdeğerlik
- complete expansion
- tam genişleme
- complete feedback
- (Dilbilim) eksiksiz geri iletim
- complete gasification
- (Endüstri) tam gazlaştırma
- complete inventory
- (Askeri) tam sayım
- complete isolation
- tamamen ayırma
- complete liability
- tam sorumluluk
- complete number scale
- (Matematik) sayı ölçeği
- complete one's doctorate
- (Eğitim) doktorasını tamamlamak
- complete one's doctorate
- (Eğitim) doktorasını bitirmek
- complete one's life
- ömrünü tamamlamak
- complete orthogonal
- (Matematik) tam ortogonal
- complete orthogonal set
- (Bilgisayar,Matematik) tam dikgen küme
- complete orthogonal system
- (Matematik) tamortogonal sistem
- complete orthonormal set
- (Bilgisayar) tam dikgen küme
- complete orthonormal set
- (Matematik) tambirim dikey küme
- complete poems
- tamamlanmış şiirler
- complete reinitialization
- (Bilgisayar) tam yeniden başlangıç
- complete satisfaction
- mutlak memnuniyet
- complete seat set
- (Otomotiv) komple koltuk takımı
- complete setup
- (Bilgisayar) tam kurulum
- complete solution
- tam çözüm
- complete space
- (Matematik) tamuzay
- complete specialization
- (Ticaret) tam uzmanlaşma
- complete successfully
- başarıyla tamamlamak
- complete succession
- (Kanun) külli halefiyet
- complete support
- tam destek
- complete the construction
- inşaat tamamlamak
- complete the construction
- inşaatı tamamlamak
- complete the course
- kursu tamamlamak
- complete the course
- kursu bitirmek
- complete the preparations
- hazırlıkları tamamlamak
- complete time
- (Bilgisayar) tam saat
- complete trust
- sonsuz güven
- complete vehicle system
- (Otomotiv) tamamlanmış araç sistemi
- complete vibration
- (Fizik) tam titreşim
- complete word
- (Bilgisayar) tam sözcük
- complete abortion
- komplet abortus
- complete carry
- tam taşıma
- complete combustion
- tam yanma
- complete enumeration
- tümünü numaralama
- complete group
- eksiksiz grup
- complete integral
- eksiksiz integral
- complete lattice
- eksiksiz kafes
- complete measure
- eksiksiz ölçüm
- complete metric space
- tam metrik uzay
- complete number scale
- bütün sayı ölçeği
- complete operation
- tam işlem
- complete quadrilateral
- tam dörtgen
- complete revolution
- tam devir
- complete round
- tam atım
- complete routine
- tam yordam
- complete set
- eksiksiz küme
- complete uniform space
- eksiksiz düzgün uzay
- complete a transaction
- Bir işlemi tamamlamak
- complete aspect
- bitmislik görünüşü
- complete beginner
- tam acemi
- complete chaos
- tam kaos
- complete command
- tam komut
- complete convertibility
- tam çevrilebilirlik
- complete fool
- tam aptal
- complete fracture
- kemiğin boydan boya kırılması
- complete idiot
- tam salak
- complete in
- komple
- complete of
- tam
- complete paralysis
- komple felç
- complete radiator
- siyah cisim, tam ışınlayıcı
- complete spatial randomness
- (İstatistik) Tam uzaysal rassallık
- complete victory
- tam zaferi
- complete with
- ile beraber
- complete, perfect, absolute
- Mükemmel, mutlak komple
- complete; full; entire; absolute
- tamamlanması; tam, bütün; mutlak
- complete aspect
- (Dilbilim) bitmişlik görünüşü
- complete audit
- (Ticaret) tam denetim
- complete audit
- (Ticaret) tam teftiş
- complete binary tree
- tam ikili agac
- complete carry
- (Bilgisayar,Teknik) tam elde
- complete cycle
- tam cevrim
- complete group
- (Matematik) eksiksiz öbek
- complete integral
- (Matematik) eksiksiz tümlev
- complete inventory
- (Askeri) TAM SAYIM: Bak. "inventory"
- complete lattice
- (Matematik) tamlatis
- complete lattice
- (Matematik) eksiksiz örgü
- complete metric space
- (Matematik) eksiksiz ölçevli uzay
- complete metric space
- (Matematik) tammetrik uzay
- complete one's education
- öğrenimini tamamlamak
- complete one's sentence
- cezasını çekmek
- complete order
- (Askeri) Harekat emri
- complete orthogonal set
- tam dikgen kume
- complete penetration
- (Askeri) Tam nüfuz
- complete penetration
- (Askeri) TAM NÜFUZ: Kara Ordusu'nda; hedefin arkasından bakıldığı zaman, merminin hedefin içinde bulunması veya hedef üzerinde meydana gelen delikten ışık görülebilmesi şeklindeki nüfuz
- complete radiator
- (Fizik) tam ışınlayıcı
- complete revolution
- (Matematik) tümel dönme
- complete round
- (Askeri) (NATO) TAM ATIM (NATO): Faaliyete geçmesi için gerekli olan bütün aksamları ihtiva eden mühimmat
- complete round
- (Askeri) (DOD, IADB) TAM ATIM (AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI, AMERİKAN SAVUNMA KURULU): İstenilen koşullar altında ve zamanda özel bir işlevi ifa etmek üzere tasarlanan patlayıcı veya patlayıcı olmayan aksamların montajında kullanılan bir deyim. Tam atımlı mühimmatın örnekleri aşağıdadır: a. Separate loading: Ayrı yükleme: Barut, itici madde ve manevra cephanesinin haricinde, bir mermi ve bir tapadan ibarettir. b. Fixed or semifixed: Sabit veya yarı sabit: Barut, itici madde, kovan bir mermi ve katı mermilerin kullanıldığı durumların haricinde bir tapadan ibarettir. c. Bomb: Bomba: Bir defada bombayı atmak ve onun işlevlerini görmek için gereken bütün aksamlardan ibarettir. d. Missile: Füze: Tam bir savaş başlığı kısmından ve onunla ilgili aksam ve itme mekanizmalarının bulunduğu bir füze gövdesinden ibarettir. e. Rocket: Roket: İşlevini görmek üzere gereken bütün aksamlardan ibarettir
- complete set
- (Matematik) tamküme
- complete shutdown inventory
- (Askeri) FAALİYETİ DURDURARAK TAM SAYIM: Bir tesiste bulunan bütün maddelerin belirli bir tarihte sayımı. Bu sayım yapılırken bütün tesellim veya dağıtım faaliyetine son verilir
- complete trust model
- Tam Güvenlik Modeli
- complete with
- ile beraber: You can buy the books complete with a book case for five billion liras. Kitapları, bir kitaplıkla beraber beş milyar liraya
- complete works
- bütün eserler
- complete works
- külliyat
- complete works
- bütün eserler: the complete works of Hüseyin Rahmi Hüseyin Rahmi'nin bütün eserleri
- completion
- {i} bitirme, tamamlama; bitme, tamamlanma, sona erme
- completely
- tamamiyle
- completion
- {i} tamamlama
Bu projeyi tamamlamak niyetindeyim.
- I intend to carry this project through to completion.
- completeness
- bütünlük
- completing
- {i} tamamlama
O, işi tamamlamada pay sahibi oldu.
- He had a share in completing the job.
- completion
- {i} ikmal
- completely
- eksiksiz
Prosedür doğru ve eksiksiz yürütülmelidir.
- The procedure must be executed correctly and completely.
- completely
- tam olarak
Tam olarak emin değilim.
- I'm not completely sure.
Ben, tam olarak on mil yürüdüm.
- I completely walked ten miles.
- completely
- tümüyle
Bir insan başka bir insanı tümüyle anlamayabilir.
- A person cannot understand another person completely.
- as of last complete printing
- (Bilgisayar) son durumda
- completed
- (Bilgisayar) tamamlanma sayısı
- completed
- tamamlanan
- completed
- sonuç almak
- completed
- (Bilgisayar) biten
- completed
- tamam olmak
- completely
- komple
- completeness
- tamamlık
- completeness
- eksiksizlik
- completing
- tamamlayarak
- completing
- itmam
- completing
- (Bilgisayar) tamamlanıyor
- completion
- tamlama
- completion
- bitiş
- completion
- sonuçlanma
- completion
- bitme
Bu bina bitmeye yakındır.
- This building is near completion.
- import complete
- (Bilgisayar) alma tamamlandı
- quite complete
- tastamam
- survey complete
- (Bilgisayar) araştırma tamamlandı
- whole and complete
- tam ve eksiksiz
- completely
- tamamı tamamına
- completely
- eksiksiz bir biçimde
- carry complete signal
- eldeler tamam işareti
- completely
- tam anlamıyla
Tamamen ve tam anlamıyla sana âşığım.
- I'm totally and completely in love with you.
- completely
- bütünüyle
O bütünüyle yanlış değil.
- That's not completely wrong.
O bütünüyle yanlış değil.
- This isn't completely wrong.
- completeness
- eksizsizlik
- completion
- yerine getirme
- dedekint complete lattice
- dedekint tam kafesi
- completely
- eksiksiz olarak
- completely
- iyiden iyiye
- completely
- noksansız
- completely
- hepten
- completely
- enine boyuna
- completely
- tam
Tamamen unutulduğunu düşünecek.
- He will think he has been completely forgotten.
Tamamen işine dalmıştı.
- He was completely absorbed in his work.
- completely
- toptan
- a complete range
- tam seri
- a complete shambles
- tam bir rezalet
- accomplish, complete
- Komple başarmak
- completed
- tamamlandı
Hepsi bununla tamamlandı.
- All is completed with this.
Aylar süren müzakerelerin ardından, barış antlaşması tamamlandı.
- After months of negotiations, the peace treaty was completed.
- completed
- tamamla(mak)
- completely
- adamakıllı
- completely
- düpedüz
Biz düpedüz gafil avlandık.
- We were completely taken by surprise.