complaining

listen to the pronunciation of complaining
الإنجليزية - التركية
ağlama

Ağlamanın ve şikayet etmenin bir yararı yok. Sahip olduklarınla mutlu olmaya çalışın. - There's no use crying and complaining. Try to be content with what you have.

şikayet etme

Ben sürekli şikâyet etmenden bıktım. - I'm fed up with your constant complaining.

Şikâyet etmenin bir faydası yok. - It is no use complaining.

şikayet ederek

Değiştiremediğin şeyler hakkında şikâyet ederek çok fazla zaman harcamaya çalışma. - Try not to spend so much time complaining about things you can't change.

Biz ağlayarak doğarız, hayatlarımızı şikayet ederek geçiririz ve hayal kırıklığına uğramış olarak ölürüz. - We are born crying, spend our lives complaining, and die disappointed.

(Argo) nağme
{i} şikayet

O, her zaman bir şey hakkında şikâyet ediyor. - He's always complaining about something.

Karısı hakkında şikâyet etmeden asla benimle görüşmez. - He never sees me without complaining about his wife.

{f} şikayet et

Ben sürekli şikâyet etmenden bıktım. - I'm fed up with your constant complaining.

Karısı hakkında şikâyet etmeden asla benimle görüşmez. - He never sees me without complaining about his wife.

şikayet et(mek)
sızlanan
{i} söylenme
şikayet eden
sızlanma
complain
şikayet etmek

Onlar şikâyet etmekten başka bir şey yapmıyorlar. - They do nothing but complain.

O, şikâyet etmekten başka bir şey yapmaz. - She does nothing but complain.

complain
yakınmak

Yakınmak için hiçbir nedeni yok. - He has nothing to complain about.

Yakınmak bu durumu çözmeyecek. - Complaining won't remedy the situation.

complaining about
şikayet
complain
{f} şikâyetçi olmak

Böyle iyi insanlara karşı şikâyetçi olmak zor. - It's hard to complain against such good people.

Şikayetçi olmak istiyorum. - I'd like to file a complaint.

complain
şikayette bulunmak

Ben bir şikayette bulunmak istiyorum. - I want to make a complaint.

Bir şikayette bulunmak istiyorum. - I wish to make a complaint.

complain
(fiil) şikâyet etmek, söylenmek, yakınmak, şikâyetçi olmak, sızlanmak; ihbar etmek; dava açmak
complain
ağlamak
complain
sızıldanmak
complain
nağme yapmak
complain
gık demek
complain
(Kanun) dava etmek
grumbling
şikayet ederek
grumbling
şikayet etme
complain
yakın

Yakınma. Kendin kaşındın. - Don't complain about that. You've asked for it.

Tom Mary'nin ona asla yardım etmemesinden yakındı. - Tom complained that Mary never helped him.

grumbling
{i} şikayetçi
grumbling
mızmız
grumbling
{f} şikeyet et
grumbling
huysuz
complain
{f} ihbar etmek
complain
{f} sızlanmak

Mary sızlanmaksızın her şeyi kabul etti. - Mary accepted everything without complaining.

complain
{f} dava açmak
complain
şikayet

O, her zaman bir şey hakkında şikâyet ediyor. - He's always complaining about something.

Havadan şikâyet etmen bir işe yaramaz. - It is no use complaining about the weather.

complain
{f} söylenmek
complain
şikayat
grumbling
şikayet et(mek)
complain
{f} şikâyet etmek, yakınmak
complain
complainant şikâyetçi
complain
davacı
complain
içini dökmek
complain
şikayet et

Niçin onların şikâyet ettikleri sadece benim? Onlar sadece beni örnek veriyorlar ve beni bir günah keçisi olarak kullanıyorlar. - Why am I the only one they complain of? They're just making an example out of me and using me as a scapegoat.

Onlar şikâyet etmekten başka bir şey yapmıyorlar. - They do nothing but complain.

grumbling
(sıfat) homurdanan, huysuz, hoşnutsuz, şikâyetçi
grumbling
{i} mızırdanma
grumbling
{s} homurdanan
grumbling
gürle/yakın
grumbling
{i} dırdır
grumbling
{i} mırıltı
grumbling
{s} hoşnutsuz
grumbling
(Tıp) Garguyman: Barsaklarda meydana gelen gaz sebebiyle duyulan ses, gürültü
grumbling
rahatsız
grumbling
{i} homurdanma

Ben onun homurdanmasından bıktım. - I'm fed up with her grumbling.

grumbling
{i} mırıldanma
الإنجليزية - الإنجليزية
{i} expression of regret, expression of sorrow or injury
Present participle of to complain
expressing pain or dissatisfaction of resentment; "a complaining wife"
plaining
grumbling
complaining(a)
expressing pain or dissatisfaction of resentment; "a complaining wife
complain
To express feelings of pain, dissatisfaction, or resentment

Joe was always complaining about the video game.

complain
{v} to murmur, lament, bewail, accuse
Complain
(deyim) sing the blues
complain
to lament; to murmur; to find fault; commonly used with of
complain
make a formal accusation; bring a formal charge; "The plaintiff's lawyer complained that he defendant had physically abused his client" express complaints, discontent, displeasure, or unhappiness; "My mother complains all day"; "She has a lot to kick about
complain
{f} find fault, express displeasure
complain
To make a formal accusation or bring a formal charge
complain
Also, to creak or squeak, as a timber or wheel
complain
make a formal accusation; bring a formal charge; "The plaintiff's lawyer complained that he defendant had physically abused his client"
complain
If you complain of pain or illness, you say that you are feeling pain or feeling ill. He complained of a headache
complain
To make a formal accusation; to make a charge
complain
To give utterance to expression of grief, pain, censure, regret
complain
express complaints, discontent, displeasure, or unhappiness; "My mother complains all day"; "She has a lot to kick about
complain
express complaints, discontent, displeasure, or unhappiness; "My mother complains all day"; "She has a lot to kick about"
complain
To lament; to bewail
complain
If you complain about a situation, you say that you are not satisfied with it. Miners have complained bitterly that the government did not fulfill their promises The American couple complained about the high cost of visiting Europe They are liable to face more mistreatment if they complain to the police People should complain when they consider an advert offensive `I do everything you ask of me,' he complained
complain
{f} bellyache
complaining
المفضلات